Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Mar 26, 2005 Mesajlar: 124 Nerden: çanakkale
Tarih: Cum Arl 09, 2005 4:39 pm Mesaj konusu:
KAÇAK
-Cezayir Kurtuluş Savaşı'nda ölenleri anarak-
Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
bir mektup yazıyorum size,
bilmem vaktiniz var mı
okumaya bu mektubu.
Az önce verdiler elime
askerlik kâğıtlarımı,
savaşa çağırıyorlar beni,
diyorlar yola çık en geç çarşamba akşamı.
Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
dövüşmeye hiç istek yok içimde,
insancıkları öldürmeye gelmedim ben,
gelmedim ben bu yeryüzüne.
Sizi kandırmak değil niyetim,
ama söylemeden de edemem,
savaş ahmakların işi,
hem insanlar ondan hanidir bıktı.
Doğduğum günden bu yana
ölen çok babalar gördüm,
gidip dönmeyen kardeşler gördüm,
çocuklar gördüm iki gözü iki çeşme.
Ya analar ne çekti, ya analar,
bir yanda işi tıkırında bir avuç insan
bolluk içinde rahat yaşar,
bir yanda ölüm, çamur, kan.
İnsanlar tıkılmış dört duvar içine,
çalınmış neleri var neleri yok,
karıları, eski güzel günleri bütün.
Gün doğar doğmaz yarın
kapatacağım şırak diye kapımı
ölmüş yılların suratına,
alıp başımı yollara düşeceğim.
Aşacağım karaları, denizleri,
ne Avrupa'sı kalacak, ne Amerika'sı, ne Asya'sı,
dilene dilene hayatımı
şunu diyeceğim insanlara:
Üstünüzden atın yoksulluğu,
durmayın bakın yaşamaya,
hepimiz kardeşiz, kardeşiz, kardeş,
ey insanlar, ey insanlar, ey.
İllâki kan dökmek mi gerek,
gidin dökün kendi kanınızı,
size söylüyorum bunu da,
efendi misiniz, kodaman mısınız ne.
Adam korsunuz arkama belki de,
unutmayın jandarmalara demeye:
üzerimde ne bıçak var, ne tabanca
korkmadan ateş etsinler bana,
korkmadan ateş etsinler bana.
Boris VIAN _________________ beni öldürmeyen herşey beni güçlendirir.
Cihan ARSLAN
KLR650 17 EV 761
Kayıt: Mar 26, 2005 Mesajlar: 124 Nerden: çanakkale
Tarih: Cum Arl 09, 2005 4:41 pm Mesaj konusu:
AĞAÇ
İlk yaprakları yeşeriyordu ağacın
Tomurcuk tomurcuk, tek tek.
"Alayım mı onları elinden?" dedi
Kırağı sürünerek.
Saçtan tırnağa titreyip ağaç
"Hayır" dedi, yalvararak,
"Çiçek açıncaya kadar
Onları rahat bırak."
Tomurcuklandı çiçekleri ağacın
Ötüştü bütün kuşlar.
"Alayım mı onları elinden?" dedi
Esintiyle rüzgâr.
"Hayır" dedi sallanırken ağaç,
Titremeden yaprak yaprak.
"Çiçek açıncaya kadar
Onları rahat bırak."
Yaz ortası sıcağında
Ağaç meyvesini verdi.
Çocuk dedi: "Toplayabilir miyim
Artık yemişlerini?"
Eğerken yüklü yapraklarını ağaç
"Tabii" dedi, "toplayabilirsin
Al hepsini,
Hepsi senin için."
baba bana bağırma
bülbülleri kaçırdın ormanlarımdan
kulaklarımın kapılarını havalara uçurdun
kapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler
tenorlar kaçtı ses tellerinden
çevreye saçıldı yavru diktatörler
seni ne sopranolar istedi de vermedik baba
baba bana bağırma
bayrak direklerine konan kartalları anlat
uzun uzadıya
nasıl da göremediler avcıları
o keskin gözleriyle vah hah ha
şans yıldızlara özgü bir yalan baba
yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız
savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna
yalanları yazdım defterime hiç unutmadım
radyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları
çiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen
doğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların
hiç unutmadım
sakallarını yüzlerinde
yüzlerini sakallarında unutan adamları
ve ısırgan tarlalarındaki parçalarını
Uğur Mumcu'yu biz yapan bombanın
hiç unutmadım
uzak yakın tüm tuzakları baba
yolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen
bir gam ağacısın
kar yüküne dayanamayıp kırılan
ilkbaharı gerzeklere ödünç verdin
geri getirmediler
güneşin başına gelenleri
biz ilkbaharsız nasıl anlarız baba
baba bana bağırma
bir kulağımdan giriyor sözlerin
öbür kulağımı tıkıyor
Buenos Aires'te olsaydım diyorum içimden
Eva'nın peronunda
karanlıktan kuşlar çalan bir tren
bir bıçak kaçağı
tangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte
ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
burada
bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde
burada, tam karşında
hapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman
hastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi
yol alırdı saatler
karılarının namuslarını dillerinde saklayan
adamlar vardı bir taraflarda
televizyon kanallarında yitirilen çocuklar
gökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar
ve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı
Sovyet Rusya'da
kafandaki duvarları
niye cebine koymuyorsun sen baba
baba bana bağırma
farkında değilsin
arkasını ezilenlerin yaladığı
bir posta puludur dünya
bir kara delik yutana kadar uzayda bizi
asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
söylemenin tam sırası
ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
partiler getirdi baba
ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
bir yaşamlık kaygı duruşundayım
yakın tarihimiz için
baba bana bağırma
bacağından vurulursa bir şiir
nereye kadar gidebilir
bana bağırma baba
kendine bağır
yoksa her şey bitebilir
"ben ölmeden nah motor alırsın sen, bir bardak benzinle yakarım vallahi..." diyen anneme ithafen. (alıcam lan görürsün, nasılsa okumuyorsun burayı)
dünyanın bütün motorları
dunyanin butun motorlarını diyorum
butun motorlarını getirin buraya,
motosikletlerimi getirin, getirin buraya,
tek tekere kalkmış, küheylanlara benzer
butun super sport motorlarını getirin buraya,
son bir gaz verecegim onlara,
son lastiğimi yakacağım,
getirin, getirin...ve sonra olecegim.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
honda ve vespa motorlarını istiyorum,
kaderleri bana benzeyen,
trafikte basarlar, kimse yakalayamaz onlari
genis yollarda kaybolur korkulari...
yurdumun görünmez ve sevilmez motorları
hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin gorun beni,
rossi'yi nasil taşırsanız oylece taşıyın beni.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
orange county ovasinda acan custom motorları
anamın lanetlediği hayabusaları,
naked motorlarının hepsini, hepsini,
kawasaki'nin yeşil entarili ninjasını,
mv agusta'nın brutale'sini, truimph tiger'ı da unutmayin,
aman f 650 gs'i de unutmayin
hepsine, hepsine bir anda binmek istiyorum.
getirin, dunyanin butun motorlarını istiyorum.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
ben öğrenciyim, beş parasızım,
ben bir motora biniyorum, gonlumden,
kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
ne cbr'lar fiskirir cilelerimden,
kandir, hayattir, emektir benim cbr 125 r'larım,
korkmadim, korkmuyorum olumden,
siz motor getirin yalniz, motor getirin.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
baharda istanbul kirlarinda acan,
guz geldi mi bodrum'a gocen,
yorukler yaylasinda toroslarda eglesen,
mus ovasindan, agri eteginden,
gucenmesin butun yurt yollarından
motor getirin, motor getirin, ortun beni,
egzos seslerinin icine gomun beni.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
en guzellerini saymadim motorların,
kaskları, korumaları istiyorum.
yalniz ve tehlikeli hayatimin motorlarını,
montun altında kalan, gizli ve sessiz,
o şekilsiz, ama koruması essiz bellik.
kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
seni beni kışlık montum ortecek, kışlık montum ortecek.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
ben kafessiz yasamayi diliyorum,
olmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
parasını biriktirdiğim motor yalan olmasın istiyorum,
tarumar olmasin istiyorum, perisan olmasin,
beni bilse bilse motorlar bilir, dostlarim,
nicin yasadigimi ben onlara soyledim,
motorlarda acar benim gizli arzularim.
dunyanin butun motorlarını diyorum,
kavşakta motoru yatırdım, altinda kaldim,
ama ben dunya ustundeyim, asfaltta,
yaz kis bir sey soyleyen asfaltta,
cile cektim, yalniz kaldim, ama yasadim,
yurdumun motora binmesi icin daima yasadim,
bilir bunu dostlar, forumlar, sözlükler bilir.
simdi sustum, ortun beni, yatirin buraya,
dunyanin butun motorlarını getirin buraya.
tamath süreyya'nın güzelleme isimli modifiye eseri
bak bunlar elciklerin senin bunlar aynaların
bunlar o kadar güzel ki artik o kadar olur
bunlar da çantaların iste aksamdan takılı
bak bu sensin motorum enine boyuna
bu da sele olduguna gore aramizdaki
sabahlara kadar altımda basmissin
bak bende yalan yok vallahi billahi
sen o kadar guzelsin ki artik o kadar olur
iste bak senin farların da burda
farlarının ucu da burda ışımaya alisik
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
bak motorum grenajın yok iste, ciplaksın iste
bak gizlisi saklisi kalmadi gunumuzun
farların sabahin sekizinde yola acik
ne gunah islediysek yari yariya
sen asil bunlara bak bunlar tekerleklerin
bunlarin yakılması olur kilitlenmesi olur
sana usulca binmiştim ilk bindiğimde
maslaktaydık, eralp hoca kenardan izliyordu
uc kulac oteden tem gidiyordu
uzanmıs seni usulca opmustum
hemen yanimizdan kamyonlar gidiyordu
Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler
göre-
-ceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz...
Açtık mıydı hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi...
Hani şimdi bize
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
yalnız cumaları
yalnız pazarları..
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
ışıklı caddelerde mağazaları,
hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
açılır kara kaplı kitap:
zindan..
Kayış kapar kolumuzu
kırılan kemik
kan.
Hani şimdi bizim soframıza
haftada bir et gelir.
Ve
çocuklarımız işten eve
sapsarı iskelet gelir..
Hani şimdi biz..
İnanın:
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler
göre-
-ceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz.....
Hadi uyan !
Gün ışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar yerinden uçtu
Bu türküyü dinlemiyecek misin ?
Hadi uyan
Aydınlığa çıkta çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsanda uyan
Garip olsanda uyan
Mademki güzelsin,güzeli yaşatmak için
Mademki iyisin,iyiyi yaşatmak için
Mademki umutlusun,umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle,yaşamak desin
Toprağı dinle,barışmak desin
Göğü dinle,sevişmek desin
Bir plak konmuş gibi gramofona
İşte aşk,işte özlem,işte savaşmak gücü
Uyan diyor uyansana
Seni,senden de yakın,yalnız ben tanıyorum
Seni,seni en sıcak bir ben anlıyorum
Kimse varamaz senin ben kadar yakınına;
Çok zamandır kendimi sanki sen sanıyorum
Sana seni anlatsam,anlatırım kendimi;
Sende seni ararken kendimi arıyorum…
Kayıt: Oct 13, 2003 Mesajlar: 1101 Nerden: Bandırma
Tarih: Sal Arl 20, 2005 7:06 am Mesaj konusu:
Makyajsız gelmişsin,
Baskından sonra ki ilk buluşmana...
Öyle diyorlar görenler, gelmişsin işte !
Kalbi pır pır eden adamını gördüm bu akşam...
Aldım tüm hislerini ve ileteyim dedim sana ;
Sen söyleyene kadar farkına bile varamamış,
Yüzün boyalımı değil mi diye...
Gözlerinin parlaklığında , gök kuşağının tüm renklerini görmüş,
Ellerinde bir yaşam boyu yetecek ,380 watt...
Yanaklarında bir çocuğun ilgiye muhtaç yumuşaklığını,
Boyunda ise asaletini...
Ve dua etmiş tanrıya gece boyunca...
Bir guvercin kadar makyajsız olması için kadınının...
Ömrü vardığınca...
Gücü yettiğince ....
En uzak mesafe:
Ne Afrika'dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.....
En uzak mesafe:
İki kafa arasındaki mesafedir,
Birbirini anlamayan................
ey bütün bir evrenin
en seçkin yaratığı olan sen!
sen ki;
iki gözümden ve canımdan
daha da azizsin.
ey güzel kimse!
candan aziz birşey yoktur.
sen bana;
candan da yüz kere daha azizsin.
***
ey hoca!
yalnız bir dileğimizi yerine getir.
konuşma. kes sesini.
allah'la aramıza girme.
biz doğru yoldayız.
yalnız sen,
bu yolu eğri görüyorsun.
git... gözlerini tedavi ettir.
ya da rahat bırak bizi.
***
kalk gel!
hatırımız için gel.
dileğimizce bir zorumuzu hallet.
bir testi şarap getir.
ki, vücudumuzun toprağından
testi yapılmadan öncekana kana testiden içelim.
***
ben öldüğümde;
beni şarap ile yıkayınız.
telkin yerine;
şarap dökünüz mezarıma.
kadehleri ve şarabı öven
şiirler okuyunuz baş ucumda.
eğer, kıyametde
beni bulmak isterseniz;
meyhane kapısının
toprağından koklayınız beni.
***
şarap içmediğin için,
sarhoşlara sövme.
eğer allah tövbe verirse,
ben sadece
şarap içmemek için tövbe ederim.
sen;
şarap içmemekle övünüyorsun.
ancak;
öyle ayıp işler ediyorsun ki,
şarap onların yanında
yüz kere zemzemle yıkanmıştır.
***
o kadar çok,
o kadar çok şarap içeyim ki;
beni gömdüklerinde
şarap kokusu gelsin mezarımdan
ziyaretime gelen çakırkeyf dostlar,
yıkılasıya içmiş gibi olsunlar.
***
şarap, şarkılar, çalgıcılar ve ben
bu harap köşede beraberiz
rehin etmişiz canımızı şarap için.
rehin etmişiz gönlümüzü, elbisemizi.
vazgeçmişiz rahmet umudundan,
azap korkusundan...
ve kkurtulmuşuz
yel, toprak, ateş, su korkusundan.
***
bu gün,
benim gençlik nöbetimdir,
aşk şarabı içerim.
zira benim mutluluğum bundandır.
acıdır diye kötülemeyiniz,
o, hoştur.
onun acılığı,
benim saflığımdandır.
***
ey gönül!
madem ki, senin nasibin
dalma kanamak ve
her gün başka durumda olmaktır,
ve ey can!
sonuçta birgün çıkıp gideceksen,
bu bedende
ne diye geldin?
***
bizim dergahımızda
sahte para geçmez.
süpürge bizim darphanemizi
temiz süpürmüştür.
meyhaneden bir efendi dedi ki;
"şarap içmeye bak.
zira senin dalacağın
sonsuz uyku anında
nice asırlar gelip geçecek."
***
boyun eğeceksin,
doğa kanınları önünde.
işe yaramaz başka bir şey...
insanların önünde,
gösteriş ve riyadan başka
bir şey fayda etmez...
küllettim aklın düşünebildiği her şeyi.
lakin;
doga'nın emirlerine çaresiz kaldım.
***
eğer, bir yabancı
sana vefakarlık ederse
onu akrabadan kabul et.
eğer; akraban sana
vefasızlık ederse
onu düşman kabul et.
eğer, zehir sana
şifa verirse panzehir say.
eğer bal seni hasta ederse
arı soktu kabul et.
***
hiçbir yürek yoktur ki;
senin ayrılığınla kanlar içinde olmasın.
iyi gören hiçbir kimse yoktur ki;
sana gönül vermiş olmasın.
senin yüreğinde,
hiçbir kimsenin düşüncesi olmadığı halde,
hiçbir kimse yoktur ki;
senin sevdan ile meşgul
ve
yanıp tutuşmuş olmasın.
***
sen lalenin nevruz'da yaptığı gibi
fırsatın lursa eğer
lele yanaklı bir dilberle
beraber ol.
kadehi eline al,
sevinç ile şarap iç.
zira hayat;
bir rüzgar darbesi gibi
mavi göğün altında
seni altına alıp
eziverir ansızın.
***
ey hayyam!
işlediğin günaha
bu kadar hüzne gerek var mı?
gam çekmekten ne umarsın?
günah işlemeyene
tanrı bağışlaması olmaz.
tanrı bağışlaması
günah için gelmiştir.
bir şey yok
üzülecek, korkacak.
***
canan!
ömrümüzün sonunda
vefasız bir aleme ulaşacağız.
nelere sahip olursak olalım,
çok şeyler arayacağız bıraktığımız.
senin yüzün gibi ay'ı
nereden bulacağım?
doğru söylüyorum,
senin boyun gibi
servi de yoktur alemde.
***
uyuyordum.
rüyamda bir bilgin dedi ki:
"uyku kime ışık saçtı?
kimin sevinç gönlünü açtı?
ölüme benzeyen bir işi yapma.
şarap iç.
zira toprağın altında
uyumaya çok vaktin olacak."
***
şarap kasesini benim elime koy.
zira;
gönlümde hararet var.
ve bu ömür akıp kaçıp gidiyor.
kalk!
talih ve mutluluk
rüya gbi bir sırdır.
kalk!
gençlik ateşi
su gibi akıp gidiyor.
***
ne cehennemi hak ettim,
ne cennete layığım.
benim toprağımı ne ile yoğurduğunu
allah bilir.
fakir, kafir, çirkin, fahişe gbiyim.
ne dinim var ne dünyüm.
ne de;
cennet umudum var.
***
benim şarap içmem
keyiften değildir.
ara bozmak,
din ve terbiyeyi
terk etmek için de değildir.
isterim ki,
arada bir nefes alayım.
şarap içmem;
işte bu sebepledir.
***
ey candan azizim!
madem ki;
bu cihan seni kederlendiriyor.
madem ki; temiz ruhun
birgün ansızın teninden ayrılacak,
senin toprağında
çimenler yükselmeden evvel,
gönlünün arzusunca eğlen.
bir çemenzarda otur.
***
eğer;
akıl gözünü açarak bakarsan,
en çok emniyette saydığın kimseyi
kendine düşman görürsün.
bu zamanda, özellikle
az dostun olsun.
zaman ehliyle,
uzaktan sohbet iyidir.
***
gözünü aç!
birgüün canından ayrılacaksın.
hüdanın,
esrar perdesinin arkasına gideceksin.
aşk şarabı iç ki;
nereden geldiğini bilmeyesin.
sarhoş ve neş'eli ol ki,
nereye gideceğini bilmeyesin.
***
ben şarap içerim
muhalifler soldan sağdan;
"içme!
şarap dinin düşmanıdır" derler.
madem ki;
şarabın din düşmanı olduğunu öğrendim,
vallahi içerim, billahi içerim
helaldir düşmanın kanını içmek.
***
hayal sermayesi eksik olan
her gönül çaresizdir.
her gün;
pişmanlığın ve acımanın
kadreşidir, arakadaşıdır.
endişelerden kurtulmuş,
sevinçli bir gönülden başka
dünyada ne varsa
hepsi üzüntü sebebidir.
***
allah benim yaradılış ruhumu yoğururken
amelimin ne olacağını biliyordu.
bana yakışmayan günahları,
ben onun ilmi, onun rızası ile işliyorum.
o halde kıyamet günü
beni cehennemde yakmasının
mantıklı sebebi acaba nedir?
***
ömür geçtikten sonra
acı olmuş, tatlı olmuş
ne önemi var.
can, dudağa geldiğinde
nişapur'da olmuşsun, belh'te olmuşsun
ne farkı var.
muhabbet şarabı iç.
çünkü;
benden ve senden sonra ay,
hilalden dolunaya,
dolunaydan hilale
inip çıkıp duracak.
***
madem ki;
cihanın bütün hallerinden haberdarsınız.
ey gafiller!
dünyanın işvesine aldanmayınız.
ve aziz ömrünüzü
heder etmeyiniz.
haydi! vakit kaybetmeksizin
muhabbet şarabı içiniz.
***
muazzez arkadaşlarım.
bana gıdaı şaraptan yapınız.
bu kehribar gibi olan yüzümü,
yakut gibi yapınız.
öldüğüm zaman beni
şarap ile yıkayınız.
mümkünse tabutumun tahtasını
asma ağacından yapınız.
***
allah bize
cennetinde şarap vaat etti.
iş bu merkezde iken
bu dünyada şarabı
nasıl yasak eder, haram eder?
birgün, sinir halinde bir arap,
hamza'nın dişi devesine
nişan almış ve vurmuş.
bzim peygamberimiz şarabı
o araba yasak etmiş.
***
evvela;
benim rızam olmaksızın
dünyaya getirildim.
hayatta;
hayretimden başka birşeyim artmadı.
sonra yine elimde olmadan
bu dünyadan göçeceğim.
gelmekten, kalmaktan, geçmekten
maksat ne?
hala anlamış değilim.
OMER HAYYAM _________________ Ates Kut
0 Rh(+)
F 650 GS DAKAR
MOTURCU...
SUSKUNLUK
En derinde sevgi soylemidir suskunluk
tanımını bulamadığın zaman anlatmak istediğin
sevginin büyüklüğünü.
Annesi arkasına saklanmış çocuğun
en masum halidir, suskunluk.
Cenazede en anlamli sözdür, suskunluk
acinin tarifini edecek söz bulamadığında.
En ağır bıçak darbesidir, suskunluk
beklenilen söz gelmediginde.
Berrin Birtan
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız