Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Jul 24, 2003 Mesajlar: 502 Nerden: Istanbul
Tarih: Pts Oca 17, 2005 4:14 pm Mesaj konusu: SURIYE - URDUN GEZİSİ
MOTOSİKLET GEZGİNLİĞİ, SINIRLAR VE ÖTESİ
Beş yıl kadar önce, motosiklet gezginliğine yeni yeni heveslenirken, hedefimiz, acınacak kadar az bildiğimiz ülkemiz olmuştu. Yapılan yüz bin kadar kilometreden sonra anlıyoruz ki “Türkiye’yi gezdim” demek için daha nice yüzerce bin kilometre gerekli. Yine de, artık durumumuz acınacak kadar kötü değil. Şimdilerde biraz sınırların ötesine de bakmaya başladık.
Kapı komşumuz Yunanistan’a iki gezimiz oldu. İkisinde de ülkenin kuzeyine, Meteora’ya kadar gidildi. Nedense daha batıya gitmek cazip gelmedi henüz. Doğu daha çekici geliyor olmalı ki fırsatlarımızı o yönde harcadık. Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da dolaşırken sınır kapılarının gerisini gözledik. Mardin’deki otelimizin manzarası Suriye’ye kadar uzanıyordu. Türkiye’nin bittiği yerler yeni ülkelerin başlangıcıydı. Bunu görmek bilmekten farklıydı.
Gezgin, ön yargılı olmamayı başarabilmelidir, özellikle de yeni insanlara ve yeni ülkelere karşı. Çeşitli ve doğruluğu çok tartışılır gerekçelerle komşu ülkeler bize olumsuz tanıtılmıştır. Tam sekiz ülkeye sınırımız olmasına rağmen hiçbiri gezmek için popüler olamamıştır. Batımızı bize düşman, doğumuzu ise hem düşman hem de geri buluruz. Buralar bize “uzaktır”, sebebi sorulmaz.
2004 yazında, Kasım başındaki Şeker Bayramı tatili için bir yol planı yapılması gerekiyordu. Gönül yine Doğu’yu istedi, mevsim ise Güney’i işaret etti. Haritada gözler aşağıya kaydı, sınıra geldi.
Uzağı yakın etmenin en güzel yolu bir harita incelemek. Haritada, Suriye ile sınırımızın ne kadar uzun olduğunu görülüyor. Halep’in ne kadar sınıra yakın olduğuna şaşırırken Antakya’dan buraya kalkan dolmuşlara rastladığımızı hatırladım. Mardin’de halkın çoğunun Arapça konuşmasını garipsemiştim. Hatta birine safça sordum, “neden herkes Arapça konuşuyor?” diye. “Biz Arabız çünkü” dedi adam. Güney komşumuzun üzerimizdeki etkisi benim bildiğimden fazlaydı belli ki. Güney’de başkent Şam’a gidiyor gözüm. Buranın Osmanlı için önemli bir merkez olduğunu okumuştum. Sahi, bir Hicaz demiryolu vardı. Sultan Abdülhamit’in yaptırdığı, uğrunda halkın yüzüklerini, bileziklerini bağışladığı, İngilizlere rağmen bitirilen bu demiryolu Şam’da başlayıp Hac’a uzanmıyor muydu? Ne işimiz vardı bu uzak yerlerde bizim? Bir dakika, harita beni düzeltiyor, buraları uzak değil ki. Uzaklık kafamda mı yoksa?
Yaşanan bu zihinsel çelişki beni Suriye’ye çekti. Haritanın başka söyledikleri de vardı. Suriye büyük değildi ve yapılacak on günlük bir gezide onun güney komşusu Ürdün’e de geçilebilirdi. Ürdün daha da ufak olup en güneyinde Kızıldeniz’e kıyısı vardı. Yahu, kervanların şehri antik Petra şehri de Ürdün’deydi sahi. Üff, çöller, tarih, dalış… harika. Bu keşifler beş dakika içinde yapılmış, yol planlaması başlamıştı. Kaba yol planın tamamlanması ve turun on bir güne sığdırılması bir saatimi daha aldı. Levent (Fırat), Mert (Volkan) ve Kemal (Aka) ile konuştum. Herhalde üçü de, birinin arayıp, “Kızıldeniz’e gidip gelelim mi bayramda?... tabii ki motorla” demesini bekliyorlarmış, hemen kabul ettiler.
Haftalar çabuk geçti ve 4 Kasım 2004 Perşembe akşamı iş çıkışında kendimizi Meram ekspresinin yataklı vagonunda bulduk. Motosiklet yolculuğumuz ertesi sabah Konya’dan başladı…
SURİYE - ÜRDÜN GEZİ KÜNYESİ
Tarih: Kasım 2004
Süre-km: 11 gün, 2000 km
Rota
1. Gün Konya - Adana - Antakya
2. Gün Antakya - Yayladağ - Lazkiye-Şam
3. Gün Şam - Amman - Aqaba (Kızıldeniz)
4. Gün Aqaba - Wadi Rum
5. Gün Wadi Rum - Petra
6. Gün Petra
7. Gün Petra - Madaba
8. Gün Madaba - Lut Gölü - Şam
9. Gün Şam - Palmyra
10. Gün Palmyra - Halep
11. Gün Halep - Konya
- Akla zarar renklerde ve biçimlerde yaşamlarla yakından ilişkiler - Kızıldeniz
- Mısır’ın Sina Yarımadası’nı gözlemek, yeni yol planları, yeni hayaller…
- Çölde deve gezisi, güneş doğumu, kum tepelerinden serbest düşüşler, cip safari - Wadi Rum
- Manastırın tepesine tırmanmak ve oraya çıkan kaçıncı kişi olduğunu düşünmeye çalışmak - Petra
- Virajlara yatmak - Wadi Mujip
- Yol sorduğumuz motorlu polislerin sirenler çalarak yaptıkları eskortluk - Karak
- Çamur ile vücutların geliştirilmesi - Lut Gölü
- İlk yurt dışı Çelinc faaliyeti - Maammat Main
- Kemal’in Türkçe atasözlerini Araplara izah edişi
En Güzel Yol:
- Yayladağ sınır kapısı, Ürdün’ün Kral yolu
En Kötü Sürpriz:
- Dönüş yolunda Meram Ekspresi’den furgon vagonunun kalıcı olarak çıkarıldığını öğrenmek
- Maammat Main’de yolun bitmesi
En Güzel Sürpriz:
- Maammat Main’de yol bitince yanınızda Çelincırlar olması, yolu motosiklet ulaşımına geçici olarak açmak
- Şam’da kayısının gerçekten iyi olması
- Kırmızı Wadi Rum kumunun renginin fotoğraf hilesi çıkmaması
- Lut Gölü’nde tuz nedeniyle epey yoğun olan suda duba gibi yüzmek
- Her yer ve her zamanda nargile bulabilmek
- Çölde bile telefonun çekmesi
- Türk olmanın özel ilgi sağlaması ve Osmanlı etkisini hala görmek
En Güzel Gün:
Konsantre 4. gün: Japon Bahçesi mercanında dalış, dağ manzaralı, virajlı yollardan Wadi Rum’a çıkış, kumda motor kullanmak, yıldız ışığında yemek, nargile ve sohbet, ateş ışığında kaya tırmanışı, kıl çadırda kamp
Keşke...
- Daha önce gitseydik
-Lübnan’a da geçecek zamanımız olsaydı
İyi ki...
- Lübnan’a gitmedik, daha çok Suriye ve Lübnan için tekrar gidile…
Yeni Yol Planları / Hayal ediyorum, öyleyse varım
- Daha çok Karadeniz
- Suriye - Lübnan
- Orta Asya
- Bulgaristan - Romanya - Makedonya
- Doğu Akdeniz turu
İnsan daha önce gitmeyi düşünmediği yerleri gezince, bildiklerinin aslında ne kadar az olduğunu anlıyor. Bu etki, örneğin New York kentini görünce hissedilmiyor. Hiç oraya gitmemiş bile olsak New York sokaklarında çocukluğumuzdan beri dolaştırılıyoruz sanal da olsa. Ancak Aqaba’da, 400 yıl Osmanlı’nın olmuş kalenin kapısında, Wadi Rum’un kızıl kumlarında uzanan Hicaz Demiryolu’nda yürürken,
antik Petra’nın kanyonlarında dolaşırken,
veya Lut Gölü’nün fevkalade tuzlu suyunda batamazken “ne kadar az biliyormuşum” diye hayıflanıyorsunuz.
Gezginlerin ortak çelişkisi bu olsa gerek: Gezdikçe bilmek ama bildiğinin ne kadar az olduğunu da keşfetmek.
Olsun, bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamak daha vahim değil mi?
Sevgiler
Hakan Erman
Not: Bu yazı Şubat 2005'de 4x4 dergisinde yayınlanacaktır.
hakan.erman@emok.org[img][/img]
En son Herman tarafından Sal Ağu 23, 2005 1:38 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Bravo Herman. Yazı, fotoğraflar, kısa ve özgün format. Helal olsun.
Şimdi sen Lübnan Orta Asya falan dersen, ben ezilir , bir daha gezi raporu falan yazmam bak!
Yolunuz açık olsun. Ç.kale gezimizden sonra, seni burada daha sık görmekten mutluyum kendi adıma...
Sonradan: Hakan bu yolculukta pilyon muydun? Ktm'ni göremeyip bazı resimlere de bakınca ... İlk resimde boynundaki makine nedir?
Amma sordum ha ... _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
En son coolrider tarafından Pts Oca 17, 2005 11:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Hakan,
yürüyen tekerine, yazan eline sağlık... enfes bir tad bıraktı damağımda
ben de böyle gezginlik isterim
isterim de isterim
Soru: aynı geziyi bir kadının yapması fikri fazlaca mı ütopik olur? ya da grup içinde bir de kadın olsaydı, muhtemel zorlukları (yahut imkansızlıkları) ne olurdu?
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Pts Oca 17, 2005 5:32 pm Mesaj konusu:
Herman, ve yol arkadaslari... Tebrikler, cok guzel bir firsat yakalamis, iyi ki de gerceklestirmissiniz bu hayali.
Petra ve Kizildeniz benim de hayallerimi susler. Gerci Kizildeniz i gordum defalarca, S Arabistanda calisirken... Hicaz demiryolunu da. Medine de Osmanlilarca yapilmis, tabiatin insafina terkedilmis buyuk tren istasyonu ve dozerlerle itilip ustuste yigilmis vagonlari, buharli lokomotifleri gozyaslariyla izlemistim. Bir tane de colde terkedilmis tren vardir. Raylar coktan sokulup calinmis tren kalmis colun ortasinda... Medine nin 100-150 km Kuzeyindedir.
Lawrance (dolayisiyla Ingiliz hukumeti) bu tren yolunu tahrip ettirmek icin yerli halka raylardan sokeceginiz her civata icin bir lira vaadinde bulumus. Eline anahtar alan devesine atlayip demiryoluna hucum etmis ertesi gun... Boyle acikli hikayelerle doludur tarihimiz.
Neyse... gecmis gitmis hadiseler. Bir sonraki gezi bence Yukari Misir- Viktorya selalesine kadar uzanmali...
Keske bende orada olsam...
Kayıt: Mar 31, 2004 Mesajlar: 741 Nerden: istanbul
Tarih: Pts Oca 17, 2005 5:33 pm Mesaj konusu:
Offf, akşam akşam bitirdin bizi be Hakan, şiirsel yazı dilin ve çok şey anlatan fotoğraflarınızla stresli bir gündeki yorgunluğum tamamen gitti...
Çok etkileyici, tebrikler, belki bir de anlatırsın bizlere bir toplantıda bu kimbilir içinde daha neler olan harika seyahatinizi de daha da keyifleniriz ve daha çok şey öğreniriz _________________ Taner Üstün
Honda XRV 750 Africa Twin'03
yol gidilmez yaşanır
Tarih: Pts Oca 17, 2005 7:08 pm Mesaj konusu: Re: SURIYE - URDUN GEZİSİ K.AKA-M.VOLKAN-L.FIRAT-H.ERMAN KAS
Suriye/Ürdün çok iyi tercihler. Doğu / Güneydoğu, gerçekten de hayal edilesi gezi mekanları...
Herman demiş ki:
Yeni Yol Planları / Hayal ediyorum, öyleyse varım
- Daha çok Karadeniz
Evet evet kesinlikle, ama Artvin'e Ardahan'a kadar...
Herman demiş ki:
Suriye - Lübnan
Ötesi. Hicaz demiryolunun sonuna kadar, yani Medine, Mekke...
Herman demiş ki:
Orta Asya
İran - Türkmenistan - Özbekistan - Kazakistan - Kırgızistan ve hatta Moğolistan ve Baykal Gölü'ne kadar olursa tadından yenmez gibi...
Ve ek olarak Kuzey Afrika, Mısır - Libya - Tunus - Cezayir - Fas...
Ama dediğiniz gibi önce Türkiye'nin tüm illeri, boşluk kalmamalı...
Benim de hayallerime dokundunuz, keşke bir gün gerçek olsalar...
Bir de sorum olacak Suriye/Ürdün vs sınırlarında zorluk yaşanıyor mu? Ya da önyargı olarak kafamızda yer etmiş terör korkusunun ne kadar gerçeklik payı var acaba Suriye - Lübnan civarında... _________________ Utku "Triumph" Hamarat'70
Honda XRV750 Africa Twin'01 - "Şeytan"
Gerçekten tebrikler, bu yaptığınız yolculuk motor tutkunları için çok arzu edilip de yapılması zor fakat imrendirici ,inşallah bir gün bende böyle bir yolculuk gerçekleştirirm..
Sizi Kutluyorum...... _________________ Sonunda hep güzel anıları hatırlayacağınız motorlu geziler dileğiyle....
S.Murat DEMİRAL
Arh.pozitif (+)
Hakan, bayıldım.. cillop gibi gezi cillop gibi rapor. MS Autoroute yada benzer bir programla rotanı da gösterebilirmisin bize (tembellik edip harita üzerinde debelenmeyeyim şimdi )
Tarih: Pts Oca 17, 2005 8:52 pm Mesaj konusu: Re: SURIYE - URDUN GEZİSİ K.AKA-M.VOLKAN-L.FIRAT-H.ERMAN KAS
Herman demiş ki:
En Kötü Sürpriz:
-...
Hakan eline saglik.
Suriye'de, ozellikle Sam'da gecirdigim 2 haftalik sure boyunca benim icin en kotu surpriz Suriye'nin giris cikis vizesini tek seferlik olarak vermesi sonucunda Urdun'e gecememek olmustu. Urdun'e gecebiliyordunuz da, Urdun'den Suriye'ye geri donemiyordunuz. Vize tek seferlik oldugundan tekrar vize almak gerekiyor, lakin Urdun'de oturma izniniz olmadigi icin de vize almaniz soz konusu olmuyordu(Sene 2003).
Simdi goruyorum ki bu degismis, nasil oldugu konusunda aciklayici bir not ekler veya haber verebilirsen faydali olacagi dusuncesindeyim.
Kayıt: Oct 06, 2003 Mesajlar: 749 Nerden: istanbul
Tarih: Sal Oca 18, 2005 8:27 am Mesaj konusu:
enfes... ne kadar güzel söylemişsin, New York'a gitmemiş olsak da sanki her tarafını biliyoruz... Ama öyle coğrafyalar var ki, hem de o kadar yakınımızda ki... valla ne iyi etmişsiniz, gitmiş görmüşsünüz, bi de bize yazmışsınız... teşekkürler
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız