Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Tarih: Çrş Hzr 01, 2011 9:02 am Mesaj konusu: Vergi düştü, motosiklet satışları tam gaz
Havaların ısınmasıyla birlikte yola çıkan motosiklet sayısı hızla artmaya başladı...
Şubat ayında açıklanan vergi indirimi, en ekonomik modelde bile minimum 250 TL ucuzluk sağlarken şirketler, yıl sonu hedeflerini ikiye katladı. Türkiye, halen bin kişiye düşen 30 adetlik motosiklet sayısıyla Akdeniz havzasının en gözde ülkesi konumunda.
Zaman Gazetesi'nden Memduh Taşlıcalı'nın haberine göre, ekonomideki istikrar sadece otomobil değil 'iki teker' satışlarında da yüzleri güldürüyor. İlkbaharla birlikte hareketlenen motosiklet pazarında keyifler yerinde. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in şubat ayı sonunda açıkladığı ÖTV indirimi pazarda etkisini gösterdi. Aylık satış ortalaması 15-20 bin düzeyine çıkarken geçen yıl 128 bin motosiklet satan sektörün bu yılki hedefi 250 bin. Bu rakama ulaşılması halinde motosiklet pazarı tarihteki en iyi ikinci yılına imza atacak. Mayıs-eylül dönemi, satışların en yoğun olduğu tarihler olarak dikkat çekiyor. En yoğun satış ise Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ortaya çıkıyor. 2010 yıl sonu itibarıyla Türkiye yollarında 2,4 milyon adet motosiklet bulunuyor.
Motosiklet Endüstrisi Derneği Başkanı Ali Erokan Karakoç, ulaşım sorununun çözülmesi için motosiklet kullanımının teşvik edilmesi gerektiğini belirterek, Türkiye'de bin kişiye düşen motosiklet sayısı 30 iken bu rakamın İtalya'da 181, İspanya'da 105, Yunanistan'da 97, Almanya'da 73, Hollanda'da 72, Belçika'da 61, Fransa'da 47 olduğunu söyledi. Motosiklet dünyasında satışların büyük bir kısmını ekonomik modeller oluşturuyor. Rekabetin en yoğun olduğu scooter ve cup sınıfında fiyatlar bin 500 TL'den başlayıp 4-5 bin TL'ye kadar uzanıyor. Ancak sektör uzmanları fiyatların 5-6 yıl önce 2 bin 500-3 bin TL'lerden başladığını, bugün neredeyse rakamların yarıya indiğini belirtiyor. Uzmanlara göre 2005-2006 yılındaki yoğun marka girişi sonrası alınan önlemler, tüketicinin yaklaşımı bugün sektörde çok daha sağlam bir yapı kurulmasını sağladı. İthal ürüne uygulanan fon nedeniyle ise birçok modelin montajı Türkiye'de yapılır hale geldi. Mondial, Kuba, Asya Motor, Motoran, Kanuni, Ramzey, Lifan, Yuki, Belderia gibi firmalar Türkiye'de üretim yapıyor.
Sektör derneklerinin de yoğun gayretleriyle ÖTV oranlarının yeniden 6 yıl öncesine çekilmesi pazarın yeniden hareketlenmesini sağladı. Çünkü silindir hacmi 250 cc'nin altında kalan ürünlerin ÖTV oranı yüzde 22'den yüzde 8'e çekildi.Maliye Bakanlığı 250 cc'nin üzerindeki motosikletler ile ATV türü araçların vergi oranını otomobilde olduğu gibi yüzde 37'de bıraktı. Yeni vergi oranlarıyla birlikte en ekonomik scooter modelinin fiyatı 250 TL civarında ucuzlamış oldu. Bir başka deyişle fiyatlar yüzde 15-17 oranında düştü. Sektör yöneticileri geçen yıl 128 bin motosiklet satıldığını, 2011 yıl sonu hedefinin ise 250 binlere çıktığını kaydetti. Türkiye'de 2009 yılında 104 bin, 2008 yılında ise 192 bin civarında motosikletin trafiğe kaydı yapıldı. 30-40 binli adetlerde olan satışlar 2004 yılından itibaren yükselişe geçerken 2006'da 389 bin motosikletin trafik kaydı yapılarak tarihi rekor kırıldı.
Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre motosiklet pazarında son 5 yıldır Mondial liderliğini koruyor. Bu yılın ilk 3 ayında da yüzde 17'lik pazar payı ile önde giden markayı ikinci sırada Kuba Motor takip ediyor. Geçen yılın verilerine gore Kanuni, Honda ve Asya Motor hemen peşi sıra gelen markalar oluyor. Satışlarda küçük hacimli motora sahip ve ekonomik modeller öne çıkarken ithal ağırlıklı büyük hacimli motosiklet pazarı 4 yıldır sürekli daralıyor. Hem Euro'nun TL karşısında değer kazanması hem de yüksek vergi nedeniyle bu pazarda satış rakamları marka bazında iki ya da üç haneli olarak varlığını sürdürüyor. Elektrikli scooter tarzı ürünlerin ise ithalatı şimdilik yapılamıyor.
Yandaş medya hemen nalıncı keseri moduna girmiş elbette
Şöyle ki: ÖTV indirimi elbette iyi oldu ama gerçeklerin neler olduğunu bilmeden sadece ötv indirimi yüzünden motosiklet satışı arttı demek fazlasıyla yandaş medya refleksi ve okurun partiyi desteklemeye devam etmesi amaçlı hazırlanmış haber.
ÖTV indirimi meselesi: ÖTV indiriminden hemen sonra tüm çin montajcıları ürünlerine %6-7 mertebesinde zam yaptılar. Daha önce yapılan indirimde de benzer şekilde indirim sonrası zam yapmışlardı.Bu konuda rekabet kurulu firmaların savunmasını ancak geçen mart ayında falan istemişti. Sürecin yavaş işlemesini ve döviz fiyatını kullanıp gene de zam yapmaktan geri durmadılar. Sezona girerken satışta zaten bir artış bekliyorlardı çünkü geçen sene dibe vurmuş satış rakamları vardı.
Fon meselesi: Çin işi motorlarda 300 dolarlık fon yüzünden her bisiklet tamircisinin zıpçıktı marka çin motoru getirmesine engel olmak istediler. Mantıklıydı. Bizim ramzey, mondial, asya ne yaptı peki? Zaten 250cc üstü ürün gamı olmayan bir ithalatçılar motorların sadece şasenin, evet sadece şasesini burada üretip (al 2-3 kaynakçı olsun bitsin kardeşim hesabı) 300 dolarlık fon maliyetinden kurtuldular. Geriye kalan motor, plastik aksam, elektirik vs. vs. gene çinden geliyor. Burada montajını yapıyorlar.
Yakıt zamları: Büyük şehirlerde nasıl gözüküyor bilmem ama Anadoluda özellikle dünyanın en pahalı benzinin alamamaya başladı insanlar. O yüzden de commuter amaçlı bu tip 250cc motorlara rağbet arttı. Ekonomi tıkırında olduğu için değil.
Ülen bu yandaş gazeteciler kale boşken penaltı atmaya bayılıyorlar ama gel çıkalım meydana deyince ara ki bulasın. Boşbakandan kopya çekiyorlar büyük ihtimal _________________ En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Anadolu'yu bilmiyorum ama Istanbul'da benzin zammindan etkilenen yok gibi duruyor. Hala trafik her saat yogun. Nasil oluyor anlamiyorum, herhalde mutfak masrafindan falan kisip benzin aliyorlar. Garip bir millet.
Gazte ve dergilerde okudugumuz her seye inanmasak iyi olacak. Hepsi milleti uyutmak icin yapiliyor gibi geliyor bana.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Hzr 03, 2011 5:56 am Mesaj konusu:
Bishop demiş ki:
Anadolu'yu bilmiyorum ama Istanbul'da benzin zammindan etkilenen yok gibi duruyor. Hala trafik her saat yogun. Nasil oluyor anlamiyorum, herhalde mutfak masrafindan falan kisip benzin aliyorlar. Garip bir millet.
Aynı şeyi düşündüğüm oluyor zaman zaman Bishop.
Bu görüntü daha ziyade petrolün en temel tüketim maddelerinden biri olmasıyla alakalı olabilir. Bir ana tüketim maddesi olan buğdaya da aynı biçimde vergilendirme konsa (konabilse) ekmekten vazgeçmeyeceğimiz gibi. Elektrikten sudan vazgeçemeyeceğimiz gibi.
Evet trafik haldır haldır işliyor. Fakat işlemek zorunda zaten. Benzine zam geldi diye sistem çökmez, herkes kendi maliyetlerinin üzerine eklemeye bakar artan harcamalarını. Ama sorun şurada; bunu herkes eşit biçimde başaramaz. Bir kesimin şeyinde bile olmaz, bir başka kesim ise aynen dediğin gibi mutfak masrafından kısar, şayet inat eder de yürümek, otobüse binmek gibi alternatiflere yönelmez ise. Bu inadı edebilen kesimin çok olduğunu sanmıyorum, zaten konumuzun bir kısmı da bu inadı edemeyenlerin çaresizlikten motorcu olması şeklinde açıklanabilir.
Motor kültürü gelişiyor mu?
Satış rakamları söz konusu ise : HAYIR
Peki gelişen nedir?
Benim kişisel gözlemlerim ,
Otopark ve yeddieminlerdeki terk edilmiş cezası borcu ödenemeyen devasa motosiklet dağları hızla büyüyor. Şu bir mübalağa değil : bugün itibariyle hurdası en çok olan ürün buzdolabı, ütü veya televizyon değil. Birinci sırada motosiklet, sonraki sırayı da otomobil ve bilgisayar çöpleri paylaşıyor olabilir ama ilk sıra motosikletin ondan eminim. Adet bazında en fazla sayıda hurdası olan tüketim ürününe dönüştü motosiklet. Bu motosiklet kültürünün gelişmesi olarak veya ekonominin düzelmesi olarak izah edilemez. İzahı bana göre milli kerizlik.
Deadline saymış, bu ve birçok sebeplerden çöplere para veriyoruz.
Yakında LPG Lİ MOTOSİKLET olayına bile gireceğiz biz. Bir başka başlıkta onun için diyorum, bu Lpg&Motosiklet olayı çok çok önemli ve enteresan bir "gösterge" diye. BU SAÇMALIK GERÇEK OLURSA GEZEGENDE İLK BİZDE OLACAK Ben olacağını düşünüyorum. Eğer olay bu şekilde devam ederse yaygınlaşacak.
Sistem vergi toplamasını bilmediği (bana göre mümkün olmadığı için değil, işlerine gelmediği için. Bu sınıflı toplumda sınıflar arasındaki uçurumu kapatmaya yönelik değişim ve gerçekçi reformlar işlerine gelmiyor, bunun yerine kömür dağıtıp "uyandırma kerizi, bulandırma denizi" taktiği uyguluyorlar. Askerleri sorgulamak, hapse atmak gibi imkansızı bile yaptılar, bir vergi reformu mu yapamıyorlar??????? Ana soru budur, cevabı da bellidir, kesinlikle ve kesinlikle işlerine gelmiyor. Bunun sözünü dahi etmiyorlar) Sistem vergiyi haksız topladığı için gereksiz ithalat da yapıyoruz. Bunun gibi çok şey var aslında.
Milyonlarca çin malı motosiklet satılsa ne olur satılmasa ne olur ?
Satılmaması daha hayırlı olurdu aslında. Servis, uzun vadeli yedek parça güvencesi, yakıt tüketimi, teknik detaylar, kalite, sağlamlık vs. Hiçbiri yeterli değil. Çağının gerisinde. Bu araçlar 40-60 bin km. gibi hurdaya çıkan ve hurda motosiklet dağlarına ilave olan çöpe atılmış paramızdır, benim ekonomi anlayışıma göre. Borç açığını büyütücü etkisi de vardır diye tahmin ediyorum. Ekonomi matematiğinden pek anlamıyorum ama şöyle bir genel kabulüm var : saçma olan şeyler borç açığını büyütür. Ne olduğu farketmez, yaptığın saçmaysa dış borcun artar, dış borcu artan adamı da zamanı gelince okşarlar. Yamuluyorsam ekonomi-siyaset bilen arkadaşlar düzeltsin.
Konuya tersten bakalım. Niçin akaryakıta zam yaparak bütçe denkleştiriliyor? Neden akaryakıt?
Kolay.
Sınıflar arasındaki uçurumu koruyarak yapılabilecek olan.
Bu kararları alanların bir sınıf olduğunu, hem de en tepedeki ekonomik sınıf olduğunu unutmayalım.
Dışarıdan da büyük ölçüde destek görüyor.
Aynı şey sanayici ve iş adamı için de geçerli. Elektrik olsa kıyametler kopar. Ama temel vergi kalemi petrol olduğunda avantajlı ayrıcalıklı konumda olacaklarını biliyorlar.
Ayrıca, halkı için salya sümük ağlayan filozof hocalarımızın bu vergilendirmenin yanlışlığı konusunda tek bir cümlesini de duyamazsınız.
Ekonomi matematiği anlamıyorum ama tarihe bakınca gözlemlediğim birşeyi sallayıp bitireyim.
Bir devletin ayakta kalma süresini üç şey belirliyor :
1- Etrafını sömürmedeki "başarısı", veya sömürülmeye ne kadar açık olduğu.
2- Vergilendirmedeki adaleti.(genel olarak adalet diyelim ama en önemlisi vergi adaleti)
3- Dış borçları.
Bunlardan birinde bile saçmaladığın anda imamın kayığına biniyorsun. Bizim durumumuz bence b.ka sarmaya başladı.
Grafiklerin sadece bir bölümünü çekip bakınca tüm sistemler iyi işliyor gibi görünür zaten. Buna makinalar bile dahil. Rakamların değişimi bunların iyi olduğu anlamına gelmiyor. (Ekonomi bilenler teker teker izah ediyor bunları)
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Hzr 03, 2011 7:49 am Mesaj konusu:
En alt iki satır, ihracat ve ithalatın yüzde bazında değerleri. Biri yıllardır sabit iken diğeri artışa devam ediyor.
1- Piyasaya pompalanan paranın kaynakları ile ilgili veriler,
2- Toplam dış borcu gösteren birşey..
Varsa bunları da ekle Emre. Gerçi "toplam" dış borç karışık mevzu, her zaman toplamını göstermezler ama.. Toplamı oluşturan farklı parçalar içinde miktarı azalan var ise sadece o konuşulur genelde.
Anadolu'yu bilmiyorum ama Istanbul'da benzin zammindan etkilenen yok gibi duruyor. Hala trafik her saat yogun. Nasil oluyor anlamiyorum, herhalde mutfak masrafindan falan kisip benzin aliyorlar. Garip bir millet.
Gazte ve dergilerde okudugumuz her seye inanmasak iyi olacak. Hepsi milleti uyutmak icin yapiliyor gibi geliyor bana.
Ise de yariyor gibi.
Aman ha! Ben bunu buraya koydum diye itibar ettigimi sanmayin, sadece gorus ve tartismaya acmak amacli tasidim buraya... Yoksa fikirlerim sizinle aynidir. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
En alt iki satır, ihracat ve ithalatın yüzde bazında değerleri. Biri yıllardır sabit iken diğeri artışa devam ediyor.
1- Piyasaya pompalanan paranın kaynakları ile ilgili veriler,
2- Toplam dış borcu gösteren birşey..
Varsa bunları da ekle Emre. Gerçi "toplam" dış borç karışık mevzu, her zaman toplamını göstermezler ama.. Toplamı oluşturan farklı parçalar içinde miktarı azalan var ise sadece o konuşulur genelde.
Sevgiler...CeM...
Piyasaya pompalanan para;
1-Düşük faizli ya da faizsiz krediler, teşvikler vesaire gibi legal yöntemlerle.
Bu rakamlara ulaşmak çok zor zira farklı sektörler için, kobiler için, büyük sanayiciler için başka başka ve çok çeşitli sermaye akışları var.
2-Kaynağı belirsiz, menşei belirsiz, kime gittiği belirsiz para...Hani şu gemicikler alınan, 10000$ sermayeli 17 yaşında bebelerin kurduğu şirketlerin milyon dolar cirolara fırlamasını sağlayan paralar...Düğünde gelen altınlarla açıklanan akla ziyan paralar...
Bunlara tam manası ile ulaşmak sanırsam mümkün olmaz...Ama en cahilimiz dahil bu gerçeklerin farkında...
İnternet tutunacak tek dalımız.
İnternet=bilgi
internet=özgürlük(ifade özgürlüğü, bilgi edinme özgürlüğü)
birde karşılığı olmadan piyasada varmış gibi dolaşan bir para var. Bkz. Kredi kartları.
Ay sonunda toplam borç ödenmek zorundadır aksi halde bir kısmı ödenmiş olsa dahi, kart kullanıma kapatılır kuralı getirilse sanırım sistem çöker şu an. _________________ NC700X
Oooohhh suyundan da koy.
Eskiden gazeteciler bazi arastirmalar yaparlamis. Bu arastirmalar simdiki gibi kandirmaca falan degil, toplumun gercek durumunu ortaya cikarmak icin yapilirmis. Sonra da yazi dizisi olarak falan yayinlarlarmis bunlari, ben yetisemedim ne yazik ki.
Ben gazeteci degilim ama gazetecilerin asil gorevlerinin toplumu seffaflastirmak oldugunu dusunuyorum.
Mesela Istanbul-Beykoz Acarkent Sitesinde milyon dolarlik evlerde oturan, son model jip kullanan insanlarin ne is yaptigi ve ne kadar vergi odedigiyle ilgili bir arastirma yapilsa ne olurdu diye merak ediyorum.
Benim aklim hic ermiyor. Bagdat caddesinde dolasan iyi giyimli son derece saglikli gorunumlu insanlarin maddi kaynaklari nedir diye merak ediyorum. Bu insalarin bir gununun nasil gectigini de merak ediyorum.
Bu kadar ekonomik kriz falan oluyor kimse etkilenmiyor. Bir ben mi etkileniyorum nedir anlamadim gitti.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Hzr 07, 2011 11:59 am Mesaj konusu:
Bishop demiş ki:
Mesela Istanbul-Beykoz Acarkent Sitesinde milyon dolarlik evlerde oturan, son model jip kullanan insanlarin ne is yaptigi ve ne kadar vergi odedigiyle ilgili bir arastirma yapilsa ne olurdu diye merak ediyorum.
Üretime hiç bir katkısı olmayanların oranının çok çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu bizim klasik hastalığımız zaten; adam toplumun kanını emmekte, biz ise hak olduğunu düşünmekteyiz. Ütopik şeylerden bahsetmiyorum, ortalama bir kapitalist sistem bile yok bu ülkede, gelmesi de istenmiyor.
Bishop demiş ki:
Benim aklim hic ermiyor. Bagdat caddesinde dolasan iyi giyimli son derece saglikli gorunumlu insanlarin maddi kaynaklari nedir diye merak ediyorum. Bu insalarin bir gununun nasil gectigini de merak ediyorum.
Benim şahsen tanıdığım var birkaç tane. Bir tanesi distribütör. İthalatçı.. Sipariş alır, mail yazar, internete girer işlerini yapar, ihale takip eden bir sekreteri bir de yazıhanesi var. Diğer tanıdıklarım da kira geliri yer. Bunlar çayenlere falan binen tipler. İşim dolayısıyla üretime katkısı olan adam da tanıyorum, gerçekten haldır haldır birşeyler üreten şirketlerin sahipleri. Dediklerim bunlardan değil, hiç birşey üretmiyorlar.
Bir yeni modelle de geçen hafta tanıştım. Bu yeni model..
İnşaat şirketi.
Ben oradayken, yarım saatliğine gitmiştim, tam o sırada beton atılıyordu ve kalıplar çöktü.
Daire yapıp satar.
Milyon dolarlık projeler yapmakta şimdilerde.
Siyasi iktidarla ilişkilerini kendi anlatır zaten.
5 yıl önce yoktuk biz diye de kendi ağzıyla söyler.
Bölge belediyesiyle arasının çok iyi olduğunu anlatır.
Yarım saat içinde tüm bunlar olurken, aynı zamanda iki ayrı manitanın da telefon trafiğini idare eder. Yanımda.. "Lan bunlar ne iş? Hani lan ne oldu sistem?" diye dalga geçince de, şşşşttt çaktırma der.
Böyle tipler hep vardı, ama bu yeni modeller çook enteresan.. Manyak manyak paralarla oynayan böyle acaip acaip tipler. Uygun ortam ve bol besini bulup çılgınca üreyen bakteriler gibiler. Besin tükenmeye başlamadan da durmazlar.
Kalıpların altında kalan ölen yaralanan olmadı.
Gelen betonun sulu olmasıyla izah etti.
Ben yerçekimi diye düşünüyorum..
Betonun suyundan midir nedir bilmiyorum ama bu tip bir yasam daha ne kadar devam edebilir ki.
Orada kalip cokerken mimarlar (ben mesela) muhendisler issiz ve bu tip cahil muteahitlerden, emlakcilardan kalfalardan falan is dileniyoruz.
Dunya surdurulebilirlik denen yeni (aslinda cok eski) kavramlarin pesindeyken bizim millet hala gunu kurtarmanin pesinde gidiyor. ,
Bir o tarafa bir bu tarafa yuruyup vitrinlere bakip duruyorlar.
Istikrar dedikleri bu iste.
Surdurulebilir istikrar
Agent Smith: I'd like to share a revelation that I've had during my time here. It came to me when I tried to classify your species and I realized that you're not actually mammals. Every mammal on this planet instinctively develops a natural equilibrium with the surrounding environment but you humans do not. You move to an area and you multiply and multiply until every natural resource is consumed and the only way you can survive is to spread to another area. There is another organism on this planet that follows the same pattern. Do you know what it is? A virus. Human beings are a disease, a cancer of this planet. You're a plague and we are the cure.
Meali şööle:
Sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. Bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. Ama siz insanlar öyle değilsiniz. Bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. Canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musunuz? Virüsler. İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız. Ve bizler de bunların ilacıyız. _________________ En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Hzr 07, 2011 4:36 pm Mesaj konusu:
Bi bakteri benzetmesi yaptık olay yine "bilim" kurguya sardı iyi mi
deadline demiş ki:
Evrim teorisine inanmıyor musun Cem?
Bana göre gerçeğin ta kendisidir. Ama benim ne düşündüğüm önemli değil aslında. Veya sevmişim, sevmemişim, o da önemli değil.
Çocuklar haklı malesef..
E düşün artık durumun komedisini, bu çocuklar BİLE daha haklı
Bence tabi
--
deadline demiş ki:
Ne demişti gözlüğüne gurban olduum acan simit?
Agent Smith: I'd like to share a revelation that I've had during my time here. It came to me when I tried to classify your species and I realized that you're not actually mammals. Every mammal on this planet instinctively develops a natural equilibrium with the surrounding environment but you humans do not. You move to an area and you multiply and multiply until every natural resource is consumed and the only way you can survive is to spread to another area. There is another organism on this planet that follows the same pattern. Do you know what it is? A virus. Human beings are a disease, a cancer of this planet. You're a plague and we are the cure.
Ama evrime bağlamam ben bu olayları. Sosyal kültür bambaşka birşeydir evrimle açıklanmaz, evrimle izah edildiği anda.. Direk kapat dükkanı git zaten..
Holywood iyi kullanır bunları. Oldum olası bu tarafı kullanmayı sever. Bilimin açıkça okey verdiği yönü kullanmazlar ne hikmetse. Çoğunluk bunu tercih eder. Kolaydır çünkü. Siyasi konularda "Ben hiç bir partiye oy vermiyorum çünkü hepsi.. ..." laflarına çok benzer bir yanı var bunların.
Bilim evrimi böyle açıklamaz. Sosyal kültürün gelişimi işleyişi tamamen başka bir şeydir bilime göre. Orada herşey ama herşey mümkündür. Üstelik bunun altını en çok evrim bilimciler ısrarla çizerler..
Matrix gibi filmler bilimkurgu bile sayılmaz bence. Kurgusu eyvallah, bilim kısmı yoktur. Eğlenceli tüketim malzemeleri bunlar. Pırıltılı şeyler. Aldatmacalarla dolu, en zayıf en abidik gubidik şeylerin kullanılmak için özellikle tercih edildiği şeylerdir bana göre. Süpermen.. Uçan adam Sabri.. Süpermen neyse bunlar da odur, fiyakası aslını değiştirmez.
İyi yanı, yeni bir mizah kategorisi yarattılar bu sayede..
Bunlarla ilgili geyiğin dibine vuran mizah&bilim diyebileceğimiz kitaplar bile yazılıyor artık. Yazan adamlar ciddi ciddi bilim adamı. İngilterede bilmemne kürsü başkanı astrofizikçi, bilmemnerde matematikçi vs. Akademik çalışma olarak değil de, eğlencelik hobi niyetine, oturup makara yapmak için.. Tübitak yayınları bir iki örneğini çevirip piyasaya çıkartmıştı bunların. Birini okumuştum 6-7 yıl önce acaip eğlenceli şeyler. Fakat şu sıra salladı Tübitak bunları. Direnemediler. O kavga kıyameti hatırlarsınız medyadan. Bu son dönemde tüm bunlar da duraksadı tabi..
Ama olsun.. Geyiğine bile kurban olurum. Evrim iyidir. Hatta inkarı için orjinallerinden aslından farklı yalan dolan dublajı yapılan belgeseller, kanırta kanırta yazılmış kitaplar makaleler bile evrim ve ilgili konular söz konusu olduğunda faydalıdır bence. Evrim işlemeye devam eder ona bişey olmaz nasılsa. Biz insan oğlu, felsefeyi ve en az diğer pozitif bilimler kadar aslanlar gibi onlarca bilim dalından oluşan, binlerce yıllık bir kökü, devasa bir birikimi olan sosyal bilimleri tümden boş verip dükkanı kapatıp gidecek miyiz asıl konu odur zannımca.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Hzr 07, 2011 4:54 pm Mesaj konusu:
Alıntı:
Her ne kadar sosyoloji terimi kendisinden önce kullanılmış olsa da,[61] bağımsız olarak tekrar terimi ortaya atan[62] ve sosyolojiyi 'pozitif bilimlerin kraliçesi' olarak görerek[62] zaman içinde sosyolojinin babası olarak da anılan isim Auguste Comte'dir.[62] Bununla birlikte genel olarak Comte sosyolojinin kurucusu olarak görülmez.[63] Batı'daki sosyoloji dalıyla uğraşan ilk isimler genellikle Darwin'in evrim kuramından etkilenmiştiler ve özellikle analojik olarak canlı organizma ile toplumu karşılaştırmaktaydılar.[63]
Bak analoji diyor. Bilinen ile bilinmeyeni örnekleme..
Kötü niyetli kullanımı ise bilineni boşverip , ihtiyaç olmadığı hallerde anaolji yapma.
En çok kimler kötü niyetle kullanıyor, analojiden en çok kimler ardniyetli biçimde istifade ediyor bi tahmin et hocam
--
İlave:
Bunca şeyi neden yazdığımı da ifade etmem lazım sanırım. Ne zaman ki bir doğa yasasından, canlılardan örnek versek istisnasız başımıza gelir. Ben Holywoodlu senaristin kaleminden çıkan ajan smith gibi düşünmüyorum arkadaş. Hatta en tırstığım şeydir öyle algılanmak. Orada ifade edildiği gibi şaşmaz bir yasa olsa, dediğim gibi kapat git o vakit dükkanı zaten. Ama şaşmaz bir yasa olduğu, ve bunun da bilimsel birşey olduğu yanılsaması yaratılmaya çalışılıyor, sürekli, her an her yerde. Asıl "matrix" o filmin , yazılan senaryonun, ona harcanan paranın, o film için yapılan milyonlarca dolarlık reklamın ve o paragrafın kendisidir aslında. Film birçok yönüyle açık seçik saptırmadır bana göre. Sosyal kültür ve evrim aslında o kadar kel alaka iki konu ki. Birinin diğeri üzerinde kesin etkileri olacağını düşünen söylesin abiler. İnsan doğasının özünde kötü olduğu, bunun değişmez birşey olduğu bir taraftan.. İnsanın kendi kendini imhaya mecbur olduğu tezi öte yandan.. Yok öyle bişey. Tartışalım bunu. İnsan doğasını ve kültürünü evrim ile izah yeni birşey değil. Bugün sosyal darwinist diye tanımlanan adamlar başlattı bu işi, taaa ne zaman. Ve adamlar olayı ırkçılığa kadar vardırdılar. Nereye çekersen o tarafa giden bişey zaten. Bilimin işine gelen yanını kullanıp, işine gelmeyeni inkar amacıyla kasten yapılır bu. Çoktan çöktü gitti, artık bunun tartışması bile kalmadı bilim disiplinleri içinde, ama önemli soru belki de bu şeyin bugün kültürümüzü biçimlendiren tüm ürünlerin içinde neden hala bu kadar yaygın kullanıldığı.
Evrimi kabul ediyor olmam sosyal bilimleri en temelinden inkar edeceğim anlamına gelmez.
Yahu artık bakteri börtü böcük örneği vermeye bile korkar olduk arkadaş.
Alıntı:
Sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Yardım
Arama
Kullanıcı Grupları
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın
Giriş
Ben olacağını düşünüyorum. Eğer olay bu şekilde devam ederse yaygınlaşacak.
Yoksa fikirlerim sizinle aynidir. 
