Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cmt Nis 23, 2011 5:02 am Mesaj konusu:
23 Nisan..
İlk okul yıllarımızda bağırttıra bağırttıra zorla şiirler, sayfalarca yazılar ezberlediğimiz, rap rap asker gibi yürütüldüğümüz şahane "tatil" günümüz.. Gerçekten bayram edebilsek ne şahane olabilecek gün.. Hemen ertesi gün de Ayet-el Kürsi ezbelemek, tahtaya çıkıp onu okumak.. İlk okul süperdi.. 30 sene sonra bütün o ezberleri kısmen hala hatırlıyor olmak da ayrı bir neşe kaynağı
Çocuk bayramı olarak bende hiç de güzel hisler oluşturmamakla, ve yaşadığım dönemdeki türlü meclis panaromalarına da topyekün gıcık olmakla birlikte, bu bayrama vesile olan dönemde saltanatın hala devam ediyor olmasına rağmen meclisin açılabilmesi her zaman çok ilgimi çekmiştir. Lise yıllarıma geldiğimde inkılap tarihi derslerinde yine bir yandan ezber anlatırken, bir yandan da aynen şöyle şeyler düşündüğümü hatırlarım; "Atatürk amma da planlı adammış .. Santim santim bu derece hesap.. Bunca şey, hem de o ortamda, şansa olacak hali de yok.. "
Bu planlamayı anlatan ilginç ve kenarda kalmış bir eser, Fikret Kızılok'tan "Mustafa Kemal / Bir Devrimcinin Güncesi"
Daha önce birkaç parçasını dinlemiştim, 3-4 ay önce bir dosya paylaşım programında tek parça halinde tamamına tesadüf edince bilgisayara indirdim ve dinledim. Şiir değil, müzik değil, buna tür olarak ne denir bilmiyorum, başka bir benzer örneğe de denk gelmedim bugüne kadar. İçerisinde bolca müziklerin, şarkı ve bestelerin de olduğu bir "anlatı", veya müzikal.. Söz, müzik, seslendiren Fikret Kızılok.
01- Baba Ocağı 2'22''
02- Beyaz Entari 1'50''
03- Anacığım 2'30''
04- Karmakarışık 2'55''
05- Cennetin Anahtarları 1'47''
06- İstanbul 6'37''
07- Yine Yakalandık 0'52''
08- İhtilal, Ama Nasıl? 5'15''
09- La vie est bréve 3'40''
10- ...ve Savaş 1'58''
11- Emperyalistler 5'53''
12- Artık Hazır Ol 2'00''
13- Tek Yolumuz Devrim 2'10''
14- Yola Çıkarken 5'29''
15- Hesap Vakti 7'50'
---
Her ne kadar bu adreslerin pek kalıcılığı olmasa da .. 77 Mb. ve 56 dakikalık dosya..
Kayıt: Aug 13, 2003 Mesajlar: 1833 Nerden: Nereye?
Tarih: Prş Nis 28, 2011 11:25 am Mesaj konusu:
Kabak vadisinde bu tarz işlerle meşgul envai çeşit enstrüman çalan arkadaşlar vardı. Kafalar güzel olduğunda bir anlık hezeyanla vfr'yi söküp kuvakvak çalmaya ikna edebilir bu elemanlar. Ateş sönmesin diye ağaç evimi söken gençlerden bahsediyorum _________________ Nomad
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Nis 28, 2011 12:44 pm Mesaj konusu:
Ah mazi.. Kabak vadisini bu enstrumantel arkadaşlar henüz ortada yok iken, bir allahın kulu yokken görebilmiş idim, deli gençliğin de verdiği cesaret ile, ortalardan kaybolarak.. Grek bir hatun ile birlikte haftalarca incelemiş idik vadinin ve doğanın şahaneliklerini. Ah deli gençlik, ah deli gençlik diyorum. Yaşlanıyoruz be Goran.. Ne olacak bu işin sonu ?
Bu şarkı da kabak vadisine, egenin ve akdenizin tüm güzel sahillerine gitsin..
Stelios Kazantzidis & Eleftheria Arvanitaki - Oso Aksizeis Esy
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Nis 29, 2011 7:25 pm Mesaj konusu:
10 yıl önce eski dükkanda iken aynı böyle bir kedim vardı. Sanayide içinde fare popülasyonuna sahip komşu dükkanlar benim kediyi rica ederdi, rica eden samimi olduğum biri ise cumartesi akşamından götürüp bırakırdım, pazartesi sabahı da dükkanı açar alır gelirdim. Pazartesi sabahları kapıyı açtığımızda kapının hemen arkasında bekler vaziyette bulurduk; fareleri tek tek yakalmış, öldürmüş ama yememiş, tek tek sırayla kapının arkasına dizmiş gururla bizi bekliyor.. (yakaladıktan sonra açık düz bir alana çeker, bırakır, kaçmasına izin verip yine yakalar sonra yine bırakırdı. Oynaya oynaya, işkence yapa yapa zevkini çıkartarak öldürürdü, ama bize göstermeden mideye indirmez, sabreder beklerdi..) Kapıyı açtığımızda bütün cesetler yan yana dizili ve başında bizi bekliyor olurdu. Bizden mükafat beklerdi, sırnaşırdı, biraz severdik keyfi yerine gelirdi, sonra da tek tek yerdi o fareleri.. Nedendir bilinmez, hep aynı şekilde en önce kafasını kopartıp yer, sonra da kafa tarafından başlayarak ağzına atar, biraz uğraşıp lüp diye yutardı, en son kuyruğun dudaklar arasından kayarak mideye indiği görülürdü.. Öyle de sevimli şeker bi doğal katil idi namussuz..
Kayıt: Aug 13, 2003 Mesajlar: 1833 Nerden: Nereye?
Tarih: Cum May 06, 2011 7:51 am Mesaj konusu:
Silence speaks louder than words.
Yanlış bişeyler yazdım, sildim, boş topik gönderemezsin dedi, ben de bu özlü söz ile boş ama silinemeyen topiğin anlamını şeettim falan. Neyse fazla uzatmadan doğrusunu aşağıya yazdım. _________________ Nomad
En son goran tarafından Cum May 06, 2011 7:54 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts May 09, 2011 9:18 pm Mesaj konusu:
Waters harbi tehlikeli adam abi. Asit kafanın durumu vaziyeti, ve onda gözlemledikleri üzerine yazıyor "beyin hasarı"nı. Kendi ayık, fakat bir de asitlese ve bunları öyle yazsa kimbilir neler olurdu düşünmekten bile tırsar insan..
Üç aşağı beş yukarı aynı şekilde yazılmış bir de The Wall var. Ben de The Wall eklenmezse hep bir eksik kalır diye düşünürüm. Benim ilk dinleyip sevdiğim eserleri The Wall idi. Bizim bunu izlediğimiz 87-88 yıllarında okuldaki müdür muavini, klipteki tipe görünüşüyle karakteriyle bire bir benziyordu, hık demiş burnundan düşmüş şerefsiz.. Wall yüzünden adama dalacaktık çok az kaldı.
The Wall -neredeyse tümüyle- Waters'a ait. Albüm için düşünülen ve Alan Parker'ın yönetmenliğini yaptığı yarı sinema, yarı animasyon türündeki ünlü ve oldukça acaip klip/filmi de çok etkileyicidir. Alan Parker'i biz pek sevmeyiz, Geceyarısı Ekspresi vakasıyla ilgili gıcığızdır kendisine epeyce, ama bu uzun klip/film sahiden çok çok iyidir. Öyle ki, üstünden 30 küsur yıl geçmesine rağmen hala tektir, filmdeki birçok animasyon sahnesi ve soyut canlandırmalar hala -ilgili/ilgisiz- bir yerlerde sürekli kullanılmaya devam eder. Özellikle kadın erkek arasındaki cinselliğin köklerine dair enteresan anlatım tarzı, toplumsal yapının temelleri kokuşmuş ise bunun kaçınılmaz olarak her şeye aynen sirayet edeceğinin, ne kadın erkek, ne de anne çocuk arasındaki ilişkinin, hiç bir şeyin istisna olarak kalamayacağının anlatımı vs. vs. Bu da yine Waters'ın kendi çocukluğu ve asit kafanın hayatından edindiği gözlemleri birbirine eklediği gaydırı gukpak, karmaşık, ama baktığın yere göre farklı farklı birçok şey anlatma potansiyelinde enteresan bir eseri. Filmde kullanılan görsel öğeler, soyut, somut tasvirler, özellikle son bölümdeki animasyonlar zaman içinde adeta tüm dünyada hepsi birer evrensel sembole dönüşüyor, semboller hala pek çok yerde kullanılır.. Filmin Pink adlı karakterini canlandıran başrolde Bob Geldof abi pis oynuyor.. Velhasıl, enteresandır, enteresandır.. Oldu olacak Türkçe altyazılı The Wall'ı da ekleyelim, Pink Floyd mevzusu tam damardan olsun hocam:)
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal May 10, 2011 2:07 pm Mesaj konusu:
Goran, bak bunlar bizim vaktiyle orta asyadan gelen dedeler gibi şamanmış, diğer asya kültürlerinden de etkilenmişler. Baktım araştırdım ben biraz, tam anlamadım ama fena çocuklara benzemiyor bunlar. Amerikan yerlilerine benzer huyları suları var diye biliyorum ama tam da bilmiyorum atmayım şimdi. Böyle gırtlaktan acaip acaip şarkılar söylüyo adamlar. Geleneksel olayları buymuş. Pek kafam kaldırmıyor bunları ama şunun gibi mesela :
http://www.youtube.com/watch?v=F4IwxzU3Kv8
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız