Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Gözümüz saatte söyleştik hep
Koşuşur gibi dinlendik yarışır gibi çalıştık
Hep yetişecek bir yerler vardı
Aranacak insanlar yapılacak işler
Bir sonraki günün telaşı
Bir önceki günün terine bulaştı
Başkalarının hayatı bizimkini aştı
Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu
Ya da yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik durduk
Henüz yirmili yaşlarda iken
Otuzlara kurduk saatin alarmını
Otuzumuzda kırklara belki sonra ellilere
Lakin öyle karmaşık kurulmuştu ki hayat
Kuşlukta uyanma fırsatı verdiğinde bize
Artık uyku girmez olmuştu gözlerimize
Bol zamana kavuştuğumuzda ise
Hasret gidermek ve söyleşmek için
Kimsecikleri göremiyoruz yanımızda
Büyük hayallerle sakladığımız
Bir sarı lira gibi ömrümüz
Vakit gelip sandıktan çıkardığımızda
Bir de bakıyoruz ki tedavülden kalkmış...
Ben de size bir Çin şairinin bir diğer şaire ithaf ettiği bir şiiri gondereyim.
-----------------------
Cocuklar;
Olmamış meyvaları koparmak icin agaçlara çıkıp giysilerinizi yırtmayin bekleyin...
Olgunlaştiklari zaman ellerinize düşeceklerdir.
Gençler;
Kızların pesinden koşup boşuna yorulmayın bekleyin...
Yaşlanmaya başlayınca onlar sizin peşinizden koşacaklardır
Ve ey insanlar;
Birbirinizi öldürmeyin bekleyin...
Birgün hepiniz öleceksiniz! _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kac bahardir planliyorsun
cicekli, ruzgarda acilan
etekli bir elbise giymeyi?
Artik ne olursa olsun
bu bahar
esintili biri olmayi.
Tuy gibi hafif, oradan oraya ucusmayi...
Nasilmis, nedenmis meselesini bir mevsimlik tatil edip sokaga cicek gibi dokulmeyi...
Bilmiyorum, ama senin aklinda
"fena" bir sey var gibi geldi bana.
Bu bahar goster bakalim numarani!
Kaç bahardir planliyorsun
-bu sefer kesinlikle-
erken bir bahar tatiline cikmayi?
Hicbir seyin sana ait olmadigi,
sabun kokulu bir pansiyon odasinda
biraz kendine bakmayi.
Pansiyondan cikip kimseyle konusmadan,
her seyi ceplerine doldurmus olaraktan,
gun boyu serseri gibi dolanmayi...
Siyah - beyaz bir filmin basrol oyuncusu gibi
uzaklara dalip kahramanca kararlarin sigarasini yakmayi...
Bilmiyorum, ama sanki bu bahar
muhim kararlar verecekmisiz gibi geldi bana.
Sanki bu bahar sececeksin yolunu.
Peki bahar vakti secilen yoldan hayir gelir mi?
Ama zaten hayir getirecek yollar
hic senin gibiler icin degildir ki!
Soyle bakayim sen, kac bahar gecirdin
topraga bulanmadan?
soyle çok eskidenki gibi camurdan kofteler,
topraktan pastalar yapmadan.
Sirf yeni bitmis otlar pembe topuklarini gidikladi diye
tek basina gulumsemeden.
Soyle bakayim kaç bahar?
Elini cenene dayayip,
adini bile unutana kadar,
gidip gelen karincalara bakasin var senin.
Senin kendine bakasin var bu bahar,
yaz sicagi bastirmadan.
Biz de biraz anliyorsak bu islerden
-her nev'i serserilikten ve
ihtiyatsiz omurler bilgisinden- biraz olsun yani,
bu bahari kendine ayir derim.
Bilmiyorum ama kafanin icinin
bir bahar temizligine ihtiyaci var gibi geldi bana.
Güzel olmaz miydi yani, acip basimizi,
cikarsak beynimizi,
yikasak bakir legenlerde.
Sabun tozlariyla, citileye citileye.
Söyle fosurdata fosurdata.
Bilmiyorum ama senin ihtiyacin var gibi geldi bana,
bu bahara.
Biraz kendine bakmaya...
Kayıt: Mar 27, 2007 Mesajlar: 280 Nerden: canakkale
Tarih: Pts May 28, 2007 7:42 pm Mesaj konusu:
hazir bu kadar siir bir araya gelmisken keske bi yarisma duzenlenseydi..
site yoneticilerimiz de birinci siire bi motosiklet hediye et..oh oh ne guzel
olurdu beah..
Bende Ümit Yaşar'ın sevdiğim bir şiirini yazmak istiyorum.
Alacakaranlıkta olsun ölümüm
Kısın lambaları kısın
Alın götürün umutlarımı
Kederim dünyada kalsın
Ölüm fermanımı okusun savcı
Toplansın iki üç dost üç beş yabancı
Gündoğmadan kurulsun darağacı
Beni hayallerimin bittiği yerde asın _________________ KTM LC4 620
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?
Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?
Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?
Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?
Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?
Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?
Hangi yayla yeşil, nerde keklik çok
Gel seninle orda olalım çocuk.
Kayalar, kayalar... Sırt sırta vermiş;
Kimi yeni mürit, kimisi ermiş.
Otlar dalgalansın biz yürüdükçe
Sular düze insin kar eridikçe,
Gün burnunda bana mavi mavi gül;
Ağız-burun lâle, kaş ve göz sümbül.
Doruklardan doruklara sekelim,
Bir elim göklerde, sende bir elim;
İkimizin yüreciği bir atsın,
Bizi gören bin katarak anlatsın,
Hangi yayla karlı, nerde çiçek çok
Gel seninle orda olalım çocuk.
Bulutlar, bulutlar iç-içe girmiş
Bulutlar ki göğe perdeler germiş;
Çiğdem devşirelim, çiçek biçelim
Susayınca hep ezgiler içelim
Batmasın eline bir gül dikeni
Sen hep beni kolla, bense hep seni
Çıkıp yükseklerden taş bırakalım,
Kopan sese, kalkan toza bakalım,
Tavşanlar ürkerken bu gürültüden
Kaçan tavşanlara ıslıklar çal sen.
Hangi yayla yüce, nerde kavga yok
Gel seninle orda olalım çocuk;
İster Maraş olsun, ister Erzincan,
Sonsuzluk düşüne set değil mekân,
Başın omzumda, omuzum gökte
Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,
Yaşamaksa bir ışık cümbüşüdür,
Çağıl çağıl akan sevgi düşüdür.
Hani gökyüzünün toy vakti olur,
Kaynaşırlar yıldızlar bulgur bulgur;
En uzak nereyse ora gidelim,
Bulutları yara yara gidelim.
Hangi yayla serin, nerde bühtan yok,
Gel seninle orda uçalım çocuk.
Meşeler, ardıçlar, çamlar yan yana
Biz kanat çırpınca dursun divana.
Bir çift beyaz kartal, hey bu da nesi?
Diyerek şaşırsın çobanın hepsi;
İlk kez görüyoruz desin görenler,
Bütün oymaklarda dolaşsın haber.
Keşiş dağlarından görünsün İstanbul,
Bütün dağ gölleri ışırken pul pul.
Güzel dost, ey hüzne âşina yürek,
Gel gidelim keklik gibi sekerek.
B. KARAKOÇ _________________ Adnan Öztaş
Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su
Fuzûlî
Kayıt: Apr 26, 2005 Mesajlar: 1118 Nerden: Istanbul
Tarih: Prş Ağu 02, 2007 6:55 am Mesaj konusu:
Yaşamaya dair...
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...
1948
Nazim Hikmet _________________ ...ece... ciçek motorcu
CBF 150 - "taYYare"
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız