Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Aug 03, 2003 Mesajlar: 292 Nerden: İzmir, Istanbul
Tarih: Prş Ekm 14, 2004 1:11 am Mesaj konusu:
Sigma,
Ben atıp tutmayı ukalalığı severim normalde ama bisikletle ilgili hakkaten hiç bir öneride bulunamam Daha bir aydır biniyorum, bi şey dersem yanlış olur.
Karşıyaka'da iskelenin karşısında yanılmıyorsam "okul sokak" da Seda Bisiklet var. sokağın adından emin değilim ama ordaki dar sokaklardan biri, biraz ilerde solda bir okul var. sağda da seda bisiklet var. Tüm malzemeleri ordan aldım. Hatta dün de bir arkadaşa oradan ikinci el bir MTB aldık. Gayet iyi durumdaydı. 125 mio TL.ye bisikleti aldık. Kask, arka stop, takometre, yeni sele + borusu, eldiven, kilit, kıvır zıvır toplam 235 mio tuttu herşey. Ama her zaman ikinci el düzgün bisiklet olmuyor. Alacağın bisikletin tipine ve düzeyine göre orda 100 milyondan 2 milyara kadar bisiklet var.
Birayla bisiklete binmeye karışamam ama eğer karşıyaka - bornova - alsancak gideceksen altınyolda dikkat et diyebilirim sadece,
PM atıp hatırlatırsan, Seda Bisiklet'in telefonunu da veririm, şu an elimde yok.
selamlar, Rookie'nin izmir bisiklet gezilerini ufak farkla kaçırdım ama hikayelerini burda okumak güzel.
bizim bisikletçi arkadaşların da bir iki email grubumuz (mtbtr@yahoogroups.com vs) ve güzel de bir web sayfamız var.
www.mtbtr.com ziyaret edilirse oldukça uğraşılmış, şık ve içeriği yüklü bir site olduğu görülecektir. Bisikletle ilgili pekçok konuda fikir edinilmesinde faydalı olacak bir zitedir. Bekleriz efenim. Email grubumuz da bekler.
Özkal Özsoy
webkaptan
www.endtas.com hobi siteleri
amatör tekne yapımı
robotik
elektronik
dans vs vs
Ben de bir ay önce falan bir dağ bisikleti edindim. Piyasadaki bütçeme uygun modeller genelde ön amartisörlü oluyorlar. Amörtisör'e para harcayınca da bisikletin genel kalitesi düşüyor. Onun için gördüğüm ilk amortisörsüz modeli aldım. Çok memnunum. İşe gidip gelirken kullanıyorum. (3 dakika falan sürüyor malesef) Havalar soğuyor. Arka tekerlek için ya bir çamurluk ya da çamurluk yerine de geçecek bir yük rafı alıp devam etmeyi düşünüyorum.
Kayıt: Aug 03, 2003 Mesajlar: 292 Nerden: İzmir, Istanbul
Tarih: Cmt Ekm 16, 2004 9:07 am Mesaj konusu:
Oktay,
Burada çamurluklar çok ucuz. Sonuçta sele montaj vidasına tutturulan bir kelepçe ve plastik bi parça işte. 5 YTL falan galiba. Ama yağmurda çok faydalı olacağını tahmin ediyorum. Ama bisikletin görüntüsünü çok bozuyor Mecbur kalmadıkça takmam ben.
Kayıt: Jun 16, 2004 Mesajlar: 537 Nerden: İzmir/Karşıyaka
Tarih: Cmt May 20, 2006 2:06 pm Mesaj konusu:
Çooook eski olan bu başlığı hortlatmamın bir sebebi var çünkü ben de özüme olan dönüşümü gerçekleştirdim. Sonunda motosiklet sevdasına 2 senedir yüzüne bile doğru düzgün bakmadığım kadim dostumu gün yüzüne çıkarttım ve dün arkadaşımla beraber ilk turumu attım
Yaklaşık 10-13 yıllık olan Bianchi Thomisus model bisikletimin artık bir revizyon geçirmesi gerekliydi. Geçen sene artık iyice eskimiş olan lastiklerini değiştirmiştim ama boşa çalışan vites kolları ne yazık ki hala sorun teşkil ediyordu. dün de onları ve dahi fren kollarını shimano revoshift ile değiştirdim (alışamadım şu elcik vitese ama napalım) akabinde gece yolculukları için de arkaya binbir türlü şekilde yanan 5 ledli bir flaşör ve öne de yine 5 ledli ve çakar-far görevlerini gören bir far aldım. Şimdilik benim standart gezilerimde beni yarı yolda bırakıcağını sanmasam da ilerisi için birkaç ekleme gerekebilir. Özellikle eskiden beridir kıl olduğum selesini değiştirmeye oldukça niyetliyim bir de eldiven ve t-shirt almaya...
Unutmadan aldığım ledli ürünlerden çok memnun kaldım, gerçekten beklediğimin üzerinde performansları var.
Eğer eldiven, sele, kadro çantası vs gibi konularda deneyim ve birikimlerini paylaşacak arkadaşlar varsa memnuniyetle dinlerim _________________ Murat İŞGÖREN XT660R
selamlar , bisiklet ve bisikletle yapılan yollar (eğer uzun yol yapılmışsa) unutulmazdır hakkaten. şehirler arası yollarda 10000 km civarı yapmış biri olarak motosiklet turlarından hep daha zevkli olduğunu tecrübeyle sabit biliyorum. motor turları daha bi konstantre oluyo genelde.
- vrrooomm
- aaa tarihi eser, aa çeşme , vrroooaaaarrr
- aaa geçtik
neyse geleyim sorduklarına ;
eğer varsa halter eldiveni kullanabilirsin ,yoksa bisikletçilerde avuç içleri sünger korumalı yumuşak malzemeli eldivenler satılıyor, çifti 5-10 milyon arasında değişir. çok pahalısını almaya gerek yok kanımca. ben sürüklendiğimde ellerimi ucuz olanda korumuştu.
sele için yapılıcak pek bişey yok , bisiklette pahalı seleler hep daha rahatsızdır çünkü daha hafiftir. büyük jel'li bi sele alabilirsin ama bisikletin görüntüsünü bozabilir. bu nedenle en iyisi ped'li tayt almak. ister pantolonun içine giyersin ister üstüne bişey giymezsin. bu taytların içinde bebek bezi kalınlığında bir katman oluyor. bunun pahalısını almanı tavsiye ederim. çünkü terlemenin rahatsızlığını ancak en iyileri, en aza indirgiyor.
(içine iç çamaşırı giymemen lazım yanlız, çok rahatsız eder)
kadro için üçgen çantalar var cırtcırtlı, yada sele altı çantalar. her bisikletçide vardır. fazlaca tur yükü için arkaya bir bagaj takıp, heybe çanta yapman en iyi sonucu verir. arka bagaj alırkende benim tavsiyem genelde bisikletçilerin "abi bu alüminyum bilmem kaç gram çok dayanıklı hemde hafif 40 ytl" dediklerinden almaman. bildiğin 1.5 kiloluk - sanayi tipi - demir bagajlardan almanı tavsiye ederim. sonra uzun bi turda çukura girip çıktığında alüminyum'un çat diye bacaktan kırılmasını istemiyosan tabi.
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Pts May 22, 2006 7:07 pm Mesaj konusu:
Sevgili Murat, İstinye Borusan'dan her taraf buz tutmaya başlamışken birlikte çıktığımız geceden beri toplantılara gelmez oldun. Salı akşamı gel de bisiklet muhabbeti yapalım.
Efendim bisiklet üzerinde hatırı sayılır bir yol ve hatırı sayılır bir zaman geçirmiş biri ( bkz. avatar resmim, eylül 2001 Kuşadası ) olarak bir kaç şey yazayım izninizle;
Sirkeci'de Özen Motor'un sokağına Altın Han'ın karşısından girdiğimizi düşünürsek sağdaki ilk dükkandan kaliteli markalı yabancı ürünleri o çok şık bisiklet mağazalarından daha ucuza alabilirsin. Ama o çok şık bisiklet mağazalarına da gitmek zorunda olcağın anlar olacak elbet. Morris'in dediği gibi haltercilerin, vücut çalışanların kullandığı eldivenleri kullanabilirsin ilk başlarda. Yalnız içi deri gibi, üstü sert file olan eldivenler çok yumuşak olmadıklarından sürekli elinde hissedersin onları. Bir de frenleri tam sıktığında parmaklarını rahatsız edebilir. Biraz daha pahalı olan Shimano gibi markaların eldivenleri rahat ve hafif oldukları kadar sağlamdır da.
Seleye gelince, Yeşil Bisiklet'ten jelli sele kılıfı alabilirsin. O ince selelerin hemen hemen hepsine takılabiliyor. Sele değiştirmekten daha ekonomik.
Bisiklet taytı yani pedli taytlar senin için vazgeçilmez olmalıdır. Vücut ölçülerini bilmene güvenip, denemeden alma yalnız. Mutlaka denemelisin. Likralı kumaştan yapıldıkları için şaşırtabiliyorlar. Uzun bir yoldan gelince terli olan taytını havalandırmadan kaldırma sakın. Sonra kadın çorabı kıvamına kadar incelmeye başlıyorlar.
Çantaya gelince, selenin arka altına bağlanan çantalar çok pratiktir. Bunların körüklülerini alırsan çok rahat edersin. İçinde sedece ufak takımlar, bir parça bez varken ufak ve şık dururlar. Ne bileyim cüzdan, gözlük falan koymak için körüğünü açıp büyütürsün çantayı. Kadro çantası denen üçgen çantaların en büyük avantajı bisikleti omzuna alıp taşırken, bisikletin omzunu acıtmamasıdır. Uzun yol düşünüyorsan gidona asılan çantalar çok faydalı. Bu çantaların en üst gözü yolda haritanı hep izlemen için şeffaftır. İlkel bir yol bilgisayarı gibi. İçine fotoğraf makineni, not defterini, cüzdanını ve bu tip hafif ve çantaya sık koyup çıkardığın şeyleri koyabilirsin. Gidon çantasının ağır olması gidon hakimiyetini azaltır. Buna dikkat etmek gerekir. Arkaya tekerleğin iki yanına asılan çantalar için öncelikle port bagaj gerekir. Morris'in dediği gibi 1,5 kg'lik ağır demirden olanları ucuz ve sağlamdır. Fakat alüminyum olup da sağlam olanları da mevcut. Blackburn marka alüminyum port bagajlara sonuna kadar güvenebilirsin. Benim Antalya-İzmir yaparken kulandığım Blackburn'un arka portbagajı 680 gramdı ve yaklaşık 45 kg yük taşıdı. Her port bagaj her bisiklete, her arka yan çanta her port bagaja uymayabilir. Deneyerek alınmalıdır.
Arka port bagaj sahibi olursan arka çamurluğunun da büyük bir kısmı olmuş demektir. Ön çamurluk olarak, gidondan pedal göbeğine inen ana kadro demirine bağlanan çamurluklardan kullanabirsin.
Arka çakar lamba çok önemli bir şey. İyi ki almışsın. Sele boruna takabilirsin onu.
Bence gözlük bisiklet kullanırken her an gözünde olmalıdır. Kasktan bahsetmiyorum bile. Kask, eldiven, gözlük ve bisiklet taytı. Gözlük, gözlerimizi ön tekerlekten sıçrayan minik taşlardan, tozdan, börtü böcekten korur. Yokuş aşağı hızla inerken gözlerimizin yaşarmasını engeller.
Bisiklet konusu açıldı mı duramıyorum. Vitesler ile ilgili şeyler de yazayayım daha sonra... _________________ Motosiklet Teorisi ni ve Motosiklet Yol Sanatı nı okuyalım, okutalım...
Kayıt: Jun 16, 2004 Mesajlar: 537 Nerden: İzmir/Karşıyaka
Tarih: Pts May 22, 2006 9:39 pm Mesaj konusu:
Sevgili Özgün ve Volkan, verdiğiniz değerli bilgiler için çok teşekkür ederim. Şimdilik kondüsyon olarak eskiye nazaran çok çok ham olduğumdan çok az mesafe yol yapabiliyorum (Ataköy- Yeşilköy arası) ama ilerisi için belki sizler için kısa ama benim için yeterli uzunlukta rotalar var aklımda bu yüzden şimdilik sele altı ve kadro çantalarının bana yeterli olduğunu düşünüyorum ama jel pedli tayt (bu taytlarda özellikle fiyat/performansı iyi sunan markalar nelerdir?) ve jelli seleleri de ilerleyen zamanlarda mutlaka edinicem. Vitesler konusunda sanırım revoshift elcik vites ile iyi bir seçim yapmadım ama benim bisikletime da en uygun ürün oydu. Bu arada ben alış-verişimi bana yakınlığından dolayı Bakırköy'deki Metin Bike'dan yaptım, mutlaka biliyorsunuzdur ama sizin bahsettiğiniz yerlere de uğrarım ihtiyaçlarım için.
Bu arada bisiklete uzun zamandır binmeme rağmen ne yazık ki bisiklet teknolojisine ve terminolojisine hep uzak kalmışım örneğin v brake-ubrake vs gibi şeyleri, farklarını vs bilmediğimi gördüm hep yaşadığım dünyayı tekrar keşfe çıktım gibi birşey... Bu yüzden "yeni başlayan" benden yeni başlayanlar için gerekli olan bilgileriniz esirgemeyin
Son olarak; Volkan, ben o günden sonra havaların iyice bozmasından ve kendi donanımsızlığımdan dolayı toplantılara pek katılamadım ama inşallah havaların ısınması ile yine katılıcam. Bu salı içinse söz veremiyorum zira bu iki hafta final haftam _________________ Murat İŞGÖREN XT660R
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Sal May 23, 2006 7:08 am Mesaj konusu:
insane demiş ki:
...ama jel pedli tayt (bu taytlarda özellikle fiyat/performansı iyi sunan markalar nelerdir?) ve jelli seleleri de ilerleyen zamanlarda mutlaka edinicem.
Murat, jel pedli tayt değil o. Pedli tayt. Belki jel pedli tayt diye bir şey çıkmıştır piyasaya bilmiyorum. Normal taytın ağında extra destek var. Sünger gibi, kalın kumaş gibi. Yabancı bir bisiklet dergisinde okumuştum. Uzun süre pedsiz taytlar ile ince seleli bisiklet kullanınca ileriki yaşlarda kısırlık görülebilme ihtimali oluyormuş. _________________ Motosiklet Teorisi ni ve Motosiklet Yol Sanatı nı okuyalım, okutalım...
Kayıt: Mar 15, 2006 Mesajlar: 40 Nerden: İstanbul / Anadolu
Tarih: Sal May 23, 2006 10:09 am Mesaj konusu:
bende benim bmx i V-BRAKE denilen bi sistem ona çevirecem
şu an bütün bisikletlerde olan sistem ....ama benim bisiklet normalden biras anormal o yüzden
gerçekten çok iyi tutuyo frenler o sistemle
yakın zamanda koyarım resimleri çalışmalara başladım
Sevgili insane, ne iyi yapmıs hortlatmıssın bu topic'i. Sayende ben de bircok bilgi edindim ve bazı sorularıma da (sele ve çanta konuları gibi) cevap buldum morris ve kunduz'un yazıları ile.
insane acaba yanlış mı anladın kunduz abi jelli sele kılıfı dedi, sen jelli sele demissin ama kılıfını demek istedin galiba jelli sele diye birşey yok galiba
Neyse, bisiklet hayatım cok yeni benim, o yuzden yazacak cok birseyim yok maalesef. Hele ki boyle tecrubeli bisikletcilerin arasında
Bisiklet benim için motor'a ilk adım olarak başladı. Acıkcası ilk başta motor için bir araç olarak gördüm onu ama ne kadar yanıldıgımı bisiklete binince anladım. Bisiklet bambaşka birşeymiş. ileride motosiklet kullanıcısı olsam bile bisikletimden de asla vazgecmeyecegim
Bir de ikitekerim'le bir foto patlatayım size madem inşallah ilerletince suruslerimi kılık kıyafet ile tam donanımlı olarak bisiklet gruplarının gezilerine katılacagım. Burada bakmayın boyle kotlu ve kasksız olduguma cunku kısa bir gezinti sadece ve cok işlek bir cadde degil. Yani daha tam trafige cıkmadım. Aslında fırsatım da olmadı, hastalıktan gozumu yeni actım
Şimdi sevgili kunduz, resimleri gorunce diyeceksin ki niye o sele hala aşağıda. Yavas yavas kaldırıyorum. Farkındayım bacaklarım 90 derece acı yapıyor da, yanımdan gecen arabalardan panikliyorum biraz şimdilik ondan boyle. Ama biraz daha kaldırmam lazımdır seleyi farkındayım
_________________ Aynı dili konuşanlar degil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.
Kayıt: Jun 16, 2004 Mesajlar: 537 Nerden: İzmir/Karşıyaka
Tarih: Çrş May 24, 2006 8:37 pm Mesaj konusu:
[quote="kunduz]
Murat, jel pedli tayt değil o. Pedli tayt....Yabancı bir bisiklet dergisinde okumuştum. Uzun süre pedsiz taytlar ile ince seleli bisiklet kullanınca ileriki yaşlarda kısırlık görülebilme ihtimali oluyormuş.[/quote]
Volkan, baktım ki herşey yumuşasın diye jel mel basıyorlar bu ped de jellidir halde diye otomatikman yazmışım anlaşılan, pardon... ayrıca şu son cümle çok vurucu, tayt olayı ciddiye alınmalı
Vites ile ilgili yazıcaklarını da bekliyorum sabırsızlık ile...
JethroTull, Ben jel sele kılıfı gördüğüm gibi eğer yanlış görmediysem içi jelli bir sele de gördüm ya da sele jelliymişçesine yumuşacıktı 25 YTL fiyatı vardı.
Ben de bugün yarın bisikletimin bir resmini koyucam, canım çekti _________________ Murat İŞGÖREN XT660R
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Prş May 25, 2006 8:27 am Mesaj konusu:
Vitesler:
Öncelikle vites sayılarının değil çarklardaki dişli sayılarının önemli olduğunu belirtmeliyiz.18 vitesli bir dağ bisikleti ile 21 ya da 24 vitesli bir dağ bisikletinin viteslerinin birbirinden pek bir farkı yoktur aslında. Tek fark toplam vites aralığının 18 yerine 24'e bölünmüş olmasıdır. Yani 18 vitesli bir bisiklette 4. vites ile 5.vites arasında bir vites daha varmış gibi.
Ama 16 vitesli bir yarış bisikleti ile 18 vitesli bir dağ bisikleti arasında dağlar kadar fark vardır. Dağ bisikletinin 18.vitesindeki pedal devrini ve bisikletin hızını, 16 vitesli bir yarış bisikletinde 4. ya da 5. viteste bulabilirsiniz. Çünkü çarktaki dişli sayıları tamamen farklıdır.
Herkesin bildiği vites geçişlerini kısaca yazmak gerekirse;
1. vites ne kadar yumuşak ve yavaşsa, 21. vites o kadar sert ve hızlıdır. Tek yapmamız gereken hızına ve pedal sertliğine ( buna pedal devri denir ) en uygun aralığı tutturmak. Sağ elimizin altındaki vites kolu 7 kademelidir. O 7. kademeye geldiğinde bisiklet 7. vitestedir. Sol elimizin altındaki vites kolu 3 kademelidir. Soldakini 2. kademeye sağdakini tekrar 1. kademeye getirdiğimizde bisiklet 8. vitese gelmiş olur. 14.vitese kadar yine sağ taraftaki kolu kullanabiliriz. Sol tarafı 3.kademeye sağ tarafı 1.kademeye getirdiğimiz zaman bisiklet 15.vitese geçmiş olur. Sağ tarafı 7.kademeye getirerek 21. vitese ulaşırız. Burada okurken karışık gelen sistem aslında bisikletin üzerinde çok kolaydır. Basit bir matematik mantığı var. 3 x 7 = 21
Vites küçükken, pedal devri yüksek olur yani pedal çok yumuşak olur pedalı çok çeviririz. Yorulmayız bisiklet yavaş gider. Vites büyükken, pedal devri düşüktür. Yani pedal serttir. Pedalları az çeviririz. Bacaklarımız azcık zorlanır bisiklet hızlı gider.
Durduğumuz yerden kalkarken ve yokuş çıkarken düşük vites, düz yolda hızlı giderken yüksek vites...
Bir kaç önemli nokta:
Yukarıdaki resmin sağ tarafında görülen 21 vitesli bir bisikletin 7. - 8. vitesi ile 15. - 16. vitesleri zincir ve çarkların dişlileri açısından çok sağlıklı değildir. Profesyonel bisikletçiler bu aralıkları mecbur kalmadıkça kullanmazlar. düz bir eksende dönmesi gereken zincir bu iki pozisyonda, ön çarka girip çıkarken ve arka çarka girip çıkarken iki açı yapar. Bu noktalarda zincirin dişlilere teması da düzgün değildir. Dişlinin bir kenarını daha çok aşındırır.
Yalnız en sağdaki pozisyonun ayrı bir özelliği vardır. Bozuk zeminli yokuş aşağı inişlerde zincir laubali laubali sallanmasın diye, gergin dursun diye önde ve arkada en büyük çarka alınır. Tabi pedaların yani zincirin dönmemesine güvenerek. Bu tip inişlerde zincirin başıboş yukarı aşağı hızlı salınımı ön ve arka vites artırma mekanizmasının ayarlarını bozabileceği gibi, biz farkında olmadan zincir bulunduğu dişiliden de çıkabilir. Yokuş aşağı inerken pedal çevirmediğimizden, ilk önce zincirin çıktığını anlamayız. Birden pedal çevirmeye başladığımızda neye uğradığımızı şaşırız. Bu sebeplerden ötürü bozuk zeminli inişlerde zincir ön ve arkada en büyük çarka alınarak gergin tutulmuş olur.
Son 10 yılda piyasaya çıkan bisikletlerin hemen hepsinde aşağıda resimde görülen "hypred drive" ( Herhale doğru yazdım) özelliği vardır.
Çarktaki bu çentik, zincirin bir önceki çarktan o çarka düzgün geçmesini sağlayan minik bir basamak gibidir. Çarkın çatlak olduğunu falan zannetmeyin sakın.
Önde üç çark olan bisikletlerde ( 18, 21, 24 vitesli bisikletler ) orta çarktan en küçük çarka zinciri alırken, vites değiştirdikten hemen sonra pedalın ilk devrini yavaş çevirmek gerekir. Yoksa zincirinizi en küçük çarkın da solunda yani kadro ile göbek arasında görürsünüz. Bu da ufak bir ayrıntı.
Vitesten zincire geçiş gibi olacak ama, zincir konusunda yağ çok önemli. Zincirin yağsız kalması demek, metal olan zincirin metal olan dişlilere sürtünmesi demek. Bu da metal aşınması demek. Bir bisiklette ortalama 100-110 zincir baklası vardır. Her baklanın milimetrenin onda biri aşındığını farzetsek zincir toplamında yaklaşık 1 cm'lik bir uzama olur ki. Bu da tüm vites ayarlarını mahveder. Bisiklet zinciri için motosikletlere ince gelen WD40 süper bir yağ. Hem temizliyor hem yağlıyor.
BU konu açıldığından beri gidip çevremdekilerin bisikletlerinine sulanıyorum ; "Ağbi bee bi tur versene " şeklinde.
10 yıl sürekli olarak bisiklet kullanmış, bu süre zarfında 6 bisiklet değiştirip 5'ini çaldırmışımdır. Sonuncusuyla yaptığım bir kazadan sonra ara vermiştim, ardından da motosikletle tanışınca bisikleti neredeyse unutmuştum.
İlk bisiklete bindiğim günleri hatırlıyorum, parmaklarım fren koluna yetişmezdi, köşe başlarında bulunan çöp kovalarına çarparak dururdum.
Dün akşam gidip şöyle bir baktım eski bisikletime, neden hala durduğunu, çalınmadığını anladım. Ne lastik kalmış, ne zincir. Adam akıllı bir bakım istiyor belli ki.
@kunduz, verdiğin bilgiler için ayrıca teşekkür ederim. WD40 için bir kullanım alanı daha görmek iyice mutlu etti beni.
Sevgiler... _________________ Önder Can ÇETİN
0 532 776 66 34
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Prş May 25, 2006 9:04 am Mesaj konusu:
emoak demiş ki:
@kunduz, verdiğin bilgiler için ayrıca teşekkür ederim. WD40 için bir kullanım alanı daha görmek iyice mutlu etti beni.
Eğer zincir sökme takma aparatı varsa zinciri çıkartıp bir yere astıktan sonra WD40 uygulamak daha iyi oluyor. Önce aslı duran zincire sağın solundan aşağıdan yukarıyai yukarıdan aşağı doğru WD40 sıkıp biraz bekleyince aşağıya siyah iğrenç bir sıvı akıyor. Ortay kendi renginde zincir çıkıyor. Bu temizliği eski bir diş fırçası ile bakla aralarını temizleyerek abartabiliriz. Son kez ince bir kat WD40 sıkarak şıkır şıkır bir zicire sahip oluruz.
WD40'ın olmadığı zamanlarda kimi eski bisikletçiler zinciri selülozik tiner ve sentetik tiner ( 1'e 1 ) karışımı ile temizleyip sonra yağlarlardı. O da çok iyi sonuç verir. _________________ Motosiklet Teorisi ni ve Motosiklet Yol Sanatı nı okuyalım, okutalım...
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız